| |
|
|
AK Parti'nin dayanılmaz siyasi yalnızlığı
Başbakan Erdoğan'ın da, AK Parti'nin beyin takımının da anlamakta zorlandıkları bir durum var. Bunu, yaptıkları her açıklamadan anlamak mümkün. Son olarak partisinin il başkanlarına hitaben dün şöyle dedi Erdoğan: - Siyasetin millet nezdinde son dönemde kazandığı itibarı kesinlikle basit polemiklerle kaybettirmeyeceğiz. Bir defa fosilleşmiş bir yapı var. Bunlara alışığız. Bu siyasi söylemlere miadı dolmuş seviyesizce beyanlara asla biz katılmayacağız ve bu polemikler içerisinde asla bizim partimizin bir temsilcisi yer almayacak. Aksine duruşumuzu, seviyemizi en önemlisi Türkiye' nin hedefleriyle ilgili hassasiyetlerimizi koruyarak siyasetin bu demode aktörlerini milletimize teşhir etmiş olacağız. Bu konuşmanın içindeki " Fosilleşmiş yapı ", " Miadı dolmuş seviyesizce beyanlar ", " Siyasetin demode aktörleri " benzeri ifadeler, başlı başına birer polemik nedeni olabilir. Bu ifadelerle dolu bir konuşmada Başbakan Erdoğan istediği kadar " Seviyemizi koruyacağız " desin, bunlar sonunda birer bumerang gibi, daha ağır ifadelerle kendisine ve partisine dönecektir. Ancak asıl sorun bu tür polemiklere çanak tutmaktan öteye boyutlar içeriyor. Buna " AK Parti' nin siyasi yalnızlığı " da diyebiliriz. Erdoğan istediği kadar kendisinin ve partisinin siyasi doğum tarihinin 3 Kasım 2002 genel seçimleri olduğunu söylesin. Hepimiz biliyoruz ki, onlar da kökü geçmişte olan bir siyasi sürecin aktörleridir. Onlar da genlerindeki eski bilgilerle, şu anda siyasette ve iktidardalar. Devletin ve toplumun bütün alışkanlıkları da yerli yerinde durmakta. Aynı şekilde " Siyasetin Rantı " kavramının AK Partili kadrolarca algılanmasında da hiçbir değişiklik yok. Bu noktada eskiden farklı olan tek şey, AK Parti iktidarının, kendisini geniş toplum kesimlerinden, farklı düşünce yelpazesinden, toplumsal ilişkiler ağından (Network) soyutlaması. Erdoğan AB veya ABD ile ilişkileri sürdürmek için, dini, dili, milliyeti ve dünya görüşü farklı olan " Ecnebiler "le diyalog kurmak için gösterdiği çabayı, kendi ülkesine geldiği zaman rafa kaldırıyor. Sanki Başkanlar Bush veya Chirac, Başbakanlar Berlusconi veya Şaron, dünya siyasetinin fosilleşmiş yapısını ya da demode olmuş aktörlerini temsil etmiyorlar. AK Parti Türkiye içinde bir çeşit " Kapalı Kutu " gibi. Kamu görevlerine yaptıkları atamalar, sosyal birliktelikleri, kendileri gibi olmayanlara karşı mesafeli ve güvensiz duruşları, onları siyasi yalnızlığa da itiyor. Ekonomideki başarıları çarpıcı olmasına karşın, kendileri dışındaki hiçbir kesim, " Bu başarıda benim de katkım var " diyemiyor. AB'den müzakere tarihi alınması için nefes nefese çaba harcayan sivil toplum örgütleri, hedefe ulaşıldıktan sonra görmezden gelinen ve " Ötekiler " diye bakılan konuma itildiklerini düşünüyorlar. Bu nedenle " Ya bunların asıl hedefleri başka ise " veya " Ya bunlar takiyye yapıyorsa " benzeri tartışmalar çıktığında kimse " Hayır, bunların içi dışı bir " diyemiyor. Çünkü onları kendileri dışında kimse yakından tanıyamıyor. İktidardaki 3'üncü yıllarına rağmen hala marjinal bir muhalefet partisi görünümündeler. Dünyadaki statükonun ağababalarına saygılı duruşlarına karşı, Türkiye'deki statükoyu sarsan kesimlere bile mesafeli yaklaşıyorlar. Bu yüzden yalnızlar. Haklı ve doğru çıkışlarında bile, yanlarında kendileri gibi olanlardan başka kimseyi bulamıyorlar. Çünkü " Networking " kavramını bilmiyorlar.
|