| |
Yabancı sermaye
Bu memleketteki "resmi görüş" varyasyonlarının benzerini dünyayı gezseniz bulamazsınız. Tatil için geldiği sahillerimizden dönerken hatıra olsun diye bir kese çakıl taşı ile sınırda yakalanan turisti, içeri tıktılar. Derdini anlatamayan turist, üç ay da kodeste yattı. Suçu, Türkiye'ye ait çakıl taşını yürütmeye kalkışmaktı. Şimdi de aniden bir yabancı sermaye tartışması sökün etti. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener "Daha ziyade istihdam yaratıcı sermayeyi teşvik etmeliyiz" mealinden bir şeyler mırıldandı ama Başbakan Erdoğan Amerika'dan döner dönmez noktayı koydu: Biz Amerika'da yabancı sermaye gelsin diye debelenirken, laf mı bu şimdi? Bunun üzerine Şener de galiba çark etti, "Yanlış anlaşıldım" dedi. Çok tatlı bir konudur halbuki birazcık tartışsaydık ne olurdu sanki? Kapitososyalist Çin'den, dünyanın en zengin ülkesi Amerika'ya kadar herkes, yabancı sermaye için göbek atarken, Türkiye'deki yabancı düşmanlığını anlamak kolay değil. Paradoks da gülünç: Türkiye'ye doğru dürüst yabancı sermayenin geldiği falan yok aslında ama biz birbirimizi yiyoruz, gelsin mi gelmesin mi diye? Yahu birazcık gelsin bakalım da o vakit karşı çıkalım! Başbakan'ın yabancı sermayeye karşı gösterdiği davetkar tutum ve çaba, yerinde bir çaba. O kadar ki, yabancı sermayenin Türkiye'nin sosyo-ekonomisine güç katacak olması bir tarafa, yerli sermayenin güdüklüğü bir tarafa, yabancı sermaye Türkiye'nin, demokrasiye, insan haklarına, şeffaflığa ve hukukun üstünlüğüne yaklaşmasında asıl büyük rolü oynayacaktır. Burada hatırı sayılır bir yabancı sermaye yerleştiği ve üretime geçtiği takdirde, katakulli dönemi ister istemez biter. Rüşvet, yalan, talan, dolan, kayırma ve ihale ayarlama işleri asgariye iner. Yabancı sermayeye hayır diyen bir kişi, farkında olmadan, şimdiki çürümüş sisteme "devamı" savunmaktadır. Buna karşılık kabine üyesi Şener'in gündeme düşen "uyarısı" da kulağı pek fazla tırmalamıyor. "İstihdama yönelik sermayeyi daha fazla teşvik edelim" demenin neresi yanlış? Bir zamanların etkili ismi Mesut Yılmaz'ın belki de yaptığı en hayırlı iş, İzmit Körfezi'ndeki boş araziyi, Ford şirketine tahsis etmek olmuştu. Şimdi orada binlerce insanımız, insanca şartlarda ekmek yiyor. Üretim yapıyor, ihracatı yükseltiyor. Buna karşılık, ekonomistlerin "sıcak para" olarak tanıttıkları "korkak sermaye", sadece faize yatırım yapıyor, daha sonra da kazancı ile birlikte kaçıyor. Elbet o para da ekonomik bir fayda sağlıyor ama istihdam yaratan para ile aynı değerde anılabilir mi? Burada fabrika açan sermaye bir bakıma artık "yerli olmuş", yani yerlileşmiştir. Artık ona yabancı sermaye gözüyle bakılamaz. O yüzden çok değerlidir. "Yerlileşecek sermayeyi" teşvik etmek bence yerinde bir öneri! Bugün, Cem Uzan'ın askeri hastaneden çürük raporu alarak, askerden yırtması üzerine de birkaç satır yazabilirdim ama dedim ya, lezzetli bir yabancı sermaye tartışmasını kaçıramazdım doğrusu...
|