Sakın, ruhunuzu açık büfelere satmayın
İtiraf ediyorum! Tatilde dana gibi yemek yedim. Kendimden geçtim. Yer yer kızardım. Ne yapayım, ben de bir insanım. İlla ağır bir başarı öyküsü mü çıkarmak gerekir? Bir otelin davetlisiyim ve dört bir yan açık büfe dolu. Türk'ün ateşle imtihanı gibi bir şey!
Arkadaşlar sıkıldım. Hem de çok sıkıldım. Ama ne kadar sıkılmış olduğumu ancak 'Kaş 20 km.' tabelasını görünce anladım. Şehirde iken sürekli kendime bahaneler uydurmuşum. Tabii tatile çıkmak bizim gelir düzeyimizde çok de kolay değil. Avantajım evli olmayışım, çocuğum olmayışı dezavantajım ise şişman ve tembel olmam. Yani yapacaksam 5 ve üzeri yıldızlı bir otelde takılayım. Her gün yapacağım en uzun yürüyüş havuz ve şezlong arasında olsun. Buna gücüm yetmiyorsa da havuzlarda, nurlu gölgeliklerde ve gazetemin klimalı ortamında takılmayı tercih ederim. Ancak, geçen hafta her ne olduysa son zamanlarda bana gelen en cazip tekliflerden biri geldi. (Bir önceki evsahibimin eve doğalgaz taktırması idi)
KAŞ'TA ÇOK EĞLENDİM Hafta sonu, Fethiye Lykia World'de muhteşem bir wellness (İyilik güzellik olsun programı) programına katılmamı teklif ettiler. Ben ise bu programdan önce bir kaç günü Kaş'ta Toprak Sergen'in otelinde geçirmeye karar verdim. Macera katsayısını arttırmak için de yola otomobille çıktım. 15 saat süren yol neredeyse belimi kırıyordu. Şişmanları yol diyaloglarını perşembe günü yazmayı planlıyorum. Çünkü gerçekten şişman gözü ile seyahat çok matrak oluyor. Seyahatin Kaş bölümü gayet mantıklı ve sakin geçti. Gerçi, Toprak Kanal D'de yarışma proramı sunmaya başlıyormuş. Bu nedenle ortada yoktu. Ama çok eğlendim. Fethiye'ye geçip Lykia World'e ulaştığımda ise bana çok mantıklı gelen bir konsept ile karşı karşıya idim: Canın ne isterse burada bulabilirsin. Efendi ol tadını çıkart konsepti...
BİR KAİNAT ŞAMPİYONU Muhteşem manzaralı odama yerleştim. Ardından Mike Mitchell ile tanıştırıldım. Ama onu ilk gördüğüm anda tatilin geri kalanını peynir ekmek yiyerek otomobilimde geçirmeye karar verdim. Mitchell, Arnold Schwarzenegger'in daha da irisi! 'Aha' dedim içimden 'şimdi yandın kızım. Spor arası bedava tatil için taa buralara koşturursan olacağı budur. Bu adam kollarındaki yağları kasa çevirip senden bir dünya şampiyonu yaratmaya kalkarsa hiç şaşırma!' Ancak Mike'ın hiç de öyle hain planları yoktu. 35 yaşında ağır bir hastalıkla karşı karşıya kalınca spor yapmaya başlamış. Bugün 50 yaşında ve vücut geliştirme dalında 5 şampiyonluğu var. Buna 'Kainat Şampiyonu' deniyor.
MIKE İŞKENCE ETMİYOR Kendisi aslen İskoç ama ülkemizi o kadar seviyor ki son turnuvaya ülkemiz adına katılmış. 50 yaşında böyle görünmek süper. Peki, oteldeki 'Credo' adlı mekanına, fitness için gelmiş konuklara işkence ediyor mu? Hayır. Mike, insanın kendi programını kendisinin yapabileceğine inanıyor. Eğer işin suyunu çıkarmak istiyorsanız Mike seve seve ağır program hazırlıyor. Yok daha sakin şeyler istiyorsanız o da mevcut. Aynı zamanda Lykia World'ün Genel Müdür Yardımcılarından biri olan Mitchell tatilinizde de gerçek spor yapma fikrinden kopmamanızı sağlıyor. İsterseniz otelin açık büfesinden ne yiyebileceğiniz konusunda da yol gösteriyor.
HALK MÖNÜLERİ YOK Ancak, huzur arıyorsanız 'Thalasso Güzellik Merkezi' elinizin altında. Ben burada deniz suyu ile doldurulmuş bir havuzda yapılan hidro masajı seçtim. Havuzdaki çok hızlı su püskürtme merkezlerinden gelen basınçlı su, kan dolaşımızı arttırıyor. Ardından da dinlenme bahçesinde 'dört el masajı' yaptırdım. Bunların ne yazık ki 'halk mönüsü' yok. Fiyatlar Euro bazında ve biraz yüksek. Ama bütün yıl çalışıp, bir hafta kraliçeler gibi yaşamak isterseniz çok tavsiye ederim. Nasıl etmeyeyim. Bana mı düşmüş tavsiye etmemek. Mükemmel bir tesis söz konusu. Her köşede bir restoran ve açık büfe var.
ATEŞLE İMTİHAN GİBİ İtiraf ediyorum tatilde dana gibi yemek yedim. Kendimden geçtim. Yer yer kızardım. Yaa ne yapayım. Ben de bir insanım. İlla ağır bir başarı öyküsü mü çıkarmak gerekir? Bir otelin davetlisiyim. Ve dört bir yan açık büfe dolu. Türk'ün ateşle imtihanı gibi bir şey. Öyle karşınıza geçip 'İnanılmaz bir azim gösterip kebapların solunda kızartmaların arkasındaki diyet büfesinden haşlanmış sebze yedim diyemeyeceğim. Çok da özlemişim böyle 'normal insan yemeği' yeyip yeyip kendimden geçmeyi. Tamam, biliyorum yanlış bişi yaptım. Hemen şımarayım 'Ama sevgili okurlarım siz beni böyle seviyorsunuz değil mi. Ben sizin biricik tombişiniz değil miyim?' 'Efendim, basında başka tombişler de mi var? Bizim gazetede de mi? Neyse...'
OTURAKLI BİR KALKIŞ Seyahatimin son günü bir macera insanı kılığına girip 'Yamaç paraşütü' yaptım. İnanın böyle aktiviteler her zaman görüldüğünden daha az korkutucu oluyor. Tek farkı ben şişman olduğum için daha oturaklı bir kalkış yaptık. Az daha Erdoğan pilotumla tepeyi öpüyorduk. Ama onun mükemmel pilotajı ve benim sağduyum ile (Yüce insan, koca çınar, uhrevi şişman Rahşann Gülşannn) müthiş bir iniş gerçekleştirdik. Bunu mutlaka deneyin. Ama sakın açık büfelerde benim gibi ruhunuzu yemeklere satmayın... (Yazar utandı. Dürüstlük ve kendisi ile barışıklık kavramlarını kullanarak kendini temize çıkarmaya çalışıyor... )
|