Erdoğan ve Arınç'ın açıklamaları...
Dünya Londra'daki saldırılara odaklanırken, terörün sıkıntısını her gün yaşayan Türkiye'de gündem farklıydı. Önce, iki açıklama ve iki cümle ile başlayalım. Biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ait. Erdoğan, yabancılara medya satışıyla ilgili kanunda yüzde 25 sınırlama getirilmesine şu tepkiyi veriyor: "Maalesef ben yurtdışındayken arkadaşlar bunu geçirmişler (Meclis'ten). Yanlış yaptılar ve ben çok kızdım... Düzelteceğiz..." Diğeri ise TBMM Başkanı Bülent Arınç'a ait: "Meclis'in yasama iradesini kimseyle paylaşması ya da bu iradeye bir ipotek koymak isteyenlere sessiz kalması mümkün değildir..." Tabii ki Arınç, bu sözleri Erdoğan'ın açıklamasına yanıt olarak söylemedi... Konuşmasının başına bakıldığında mesajının adresleri de belliydi. Son dönemde hükümete yönelik eleştirilerini sıklaştıran yargı, üniversite, sendikalar ve vetoları dolayısıyla Cumhurbaşkanı'na söylendiği anlaşılıyordu. Ancak Arınç, kişi ve kurum ismi vermedi.
Tepkinin nedeni Başbakan Erdoğan'ın sözlerine dönersek.. Erdoğan'ın yabancılara medya satışı konusundaki sözleri aslında iktidar partisi içindeki rahatsızlığın da temelini oluşturuyor. Milletvekillerinin çoğunluğundan, hatta partinin etkin isimlerinden dahi şu yakınma sıkça duyuluyor: "Bir yerlerden yasalar hazırlanıp getiriliyor, üzerinde tartışmıyoruz dahi, önümüze konup makine gibi oylamamız isteniyor..." Parti içindeki yakınma, "tek adam yönetimi" anlayışıyla sınırlı kalmıyor. Her ne kadar Arınç, Meclis'in her kararı alma yetkisi olduğunu söylese de bunun "devlet organları arasındaki uyum" da dikkate alınarak yapılması gerektiği görüşü AKP'de bulunuyor. Nitekim, AKP milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır da dünkü sohbetimizde bu duruma dikkat çekti. Yargı ile hükümet arasında son dönemde ortaya çıkan gerginliğe işaret ederek şunları söyledi: "Demokrasi anlayışının oturması gerekir, bu partiler için de geçerlidir. Karşılıklı görüş alışverişi içinde adımlar atılmalıdır..."
Dikkate alınmadı Meclis'in etkin hukukçularından biri olan Yalçınbayır'ın bu sözlerinden yola çıkarak şu sorunun yanıtını arayalım.. "Hükümet ile yargıyı karşı karşıya getiren Hakimler ve Savcılar Yasası konusunda yargının görüşü alındı mı?" Konunun tarafları ile dün yaptığımız görüşmede söylenen yanıt benzer.. "Evet alındı..." Peki, yasa hazırlanırken bu görüşlere ne kadar uyuldu? Yargıtay Başkanı Osman Arslan, dünkü sohbetimizde yeni bir polemiğe meydan vermek istemediğini vurgulayıp kısaca şöyle dedi: "Başkanlar Kurulumuzun açıklamasında ne varsa, yasa ile ilgili görüşlerimiz de benzerdir..." Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise sorumuza şu yanıtı verdi: "Barolar Birliği'nden görüş gelmedi. Ancak, bazı üniversite ve kuruluşlardan imtihan sistemine ilişkin itirazlar geldi. Sistemin tartışılması ve imtihan konusu ayrı bir şey. Akıl akıldan üstündür, bunun üzerinde tartışılabilir." Çiçek, yargının tepkisi yerine CHP'yi eleştirmeyi tercih etti: "1972'den bu yana sistem uygulanırken CHP neredeydi? Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yetkisini elinden aldığımız doğru değil..." Çiçek, bu aşamada bir konuya daha açıklık getirmek istediğini belirterek şöyle devam etti: "HSYK'nın açıklama yapmasını engellemek istediğim, bundan dolayı bir günlük gecikmeyle açıklama yaptıklarına ilişkin iddialar doğru değil. Benim bir talebim olmadı..." Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in dün yargı organlarını ziyaret etmesi konusunda ise Çiçek şunları söyledi: "Mehmet Ali Bey'in ziyaretinin nedeni yargının kadro talebi ile ilgili. Kendisi kamu personelinden sorumlu olarak yargının taleplerini dinlemek istedi. Yoksa tartışılan konuyla ilgili değil..." Çiçek, yaşanan gerilimi yumuşatma çabasında. Ancak, Arınç ve Erdoğan'ın sözlerine bakılırsa gerilim tırmanacak. Geçmişte de örneklerine sıkça rastlandığı gibi bundan zarar gören yine siyaset olacak...
|