İş Bankası Genel Müdürü Özince, konut kredilerinin, GSYH'da Avrupa ülkelerinde yüzde 41, Türkiye'de ise binde 8'lik paya sahip olduğunu belirtti..
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, son dönemlerde konut kredilerine talep olmasına rağmen, bu konuda Türkiye'nin halen Avrupa ülkelerinin çok gerisinde olduğunu söyledi.
Özince, konut kredilerinin, GSYH'da Avrupa ülkelerinde yüzde 41, Türkiye'de ise binde 8'lik paya sahip olduğunu belirterek, ''Bu da gösteriyor ki konut kredilerinde daha yolun başındayız. Otomobil kredisi ilgi görmüştü. Konutta da aynı ilginin olacağını düşünüyorum'' dedi.
Vatandaşları konut kredilerinden faydalandırmak istediklerini belirten Özince, ''Türk toplumu konutunun borcunu ödemede çok duyarlı olduğu için geri dönüşümde sorun yaşanmaz. Bu nedenle arkadaşlarıma gerekli prosedürler yerine getirilmiş ve kişinin ödeme koşulları uygunsa (herkese verin) diyorum.''
Konut kredilerinin vatandaşı konut sahibi yapmanın yanı sıra bankacılık sektörüne de katkısının olduğuna işaret eden Özince, şunları söyledi: ''Konut kredileri aracılığıyla, menkul kıymetlerin sermaye piyasalarına inmesi ve çarpan etkisiyle yaratacağı sermaye hareketliliğinin çok büyük kazanımları olacaktır. Banka sağladığı kredileri tekrar satarak yeniden fon yaratacak, yeniden başka finansmanları sağlayacak. Konuta kredinin bir başka avantajı ise kayıtdışı tasarrufların kayıt altına alınmasında olacaktır. Konut kredilerinin bir başka avantajı ise topraklarının önemli bir bölümü deprem kuşağında olan Türkiye'de, deprem yönetmeliğine uygun yeni yapıların oluşmasıdır. Biz bir banka şubesi açmak için bile deprem yönetmeliğine uygun yer bulmakta zorlanıyoruz.''
KREDİ KARTI BORÇLARI
Özince, ödenmeyen kredi kartı borçlarında geçen yıla göre yaklaşık yüzde 50 artış görülmesiyle ilgili olarak da, ''Herkes ayağını yorganına göre uzatmalı. İnsanların para harcamasına sınırlama mı getireceğiz? Serbest piyasa ekonomisinde kredi kartsız harcamaya kısıtlama getiriliyor mu?'' dedi.
Özince, vatandaşın borçlanma ya da uzun vadeli taksitle ürün ve hizmet almasında tek seçeneğin kredi kartı olmadığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bilakis kredi kartından yapılan harcamalar kayıtlı harcamalardır. Vatandaşımız, elinde kredi kartı yoksa öyle ya da böyle deftere yazdırarak, kredi açtırarak borçlanma yapabiliyor. Kredi kartları bunu azdırıyorsa bankacılık otoritesi o konuda gerekli düzenlemeleri yapar. Bankalar bu konuya giderek daha ciddi bakıyor.''
Özince, bankaların kredilerini çeşitlendirdiğini, tarımdan, otomobile ve konuta kadar birçok sektörde kredi açtığını anımsatarak, ''Bankacılık, birinin mevduatını nemalandırıp, bir başka kişiye kredi vermektir. Eğer bu döngü olmasa zaten bankacılık sektörü de olmaz. Bu arz-talep dengesine bağlı bir olay'' diye konuştu.
Özince, bankacılık sektörünün geleceğine de işaret ederek, şöyle konuştu: ''Bankacılık sektöründe ciddi bir potansiyel var. Bu sektör, yaşadığı krizleri ciddi ölçüde geride bıraktı. Yalnız uluslararası gelişmiş ülkelerin normları dikkate alındığında Türk bankacılık sektörü halen zorlu bir sınavla karşı karşıyadır. Bu, (Batacak mı? Çıkacak mı?) şeklinde değil ama büyümede artık daha güçlük içinde olacak. Kişisel kanaatim hem bu gibi nedenlerle hem de çok cezalandırıcı uygulamalarla Türk sermayedarlarının bankacılık sektörüne ilgisinin azaldığı yönündedir.''