Geçmişe yolculuk
Amaan... Gitgide duygusallaşıyor insan! 13'ünde Çağdaş Sinema Emekçileri Derneği'nin ödül töreninde onur (emek) ödülünü alırken bir tek zırıl zırıl ağlamadığım kaldı. Bizim devirden ünlü senarist ve yönetmen Safa Önal'la çook uzun yıllar (belki yirmi) sonra karşılaşmaktan öyle heyecanlandık ki! Kucaklaştıktan sonra gözümüze hücum eden yaşları yatıştırmak için elimizle yüzümüzü yelpazeleyerek biraz uzaklaştık birbirimizden. İçinden bir nehir gibi sinemanın geçtiği hayatımızda (hani İstanbul için 'içinden deniz geçen şehir' denmesi gibi) neredeyse her gün gece, gündüz film çektiğimiz için birçok sinema emekçisiyle (ailemizden daha çok gördüğümüz için) büyük bir aile gibi olmuştuk. O günlerde Önal'ı İrfan Ünal'larda da sık sık gördüğümden çok yakın tanıdık birbirimizin set içi, set dışı hallerini. Başta büyük bir hayranlıkla sevdiğimiz Tuncay'ın (İrfan Ünal'ın eşi) hastalığını ve kaybını çok ağır yaşadık. Sonra genç, yaşlı, kimi sinemadan, kimi müşterek aile dostlarımızdan bir sürü insan göçüp gitti bu hıncahınç dolu dünyadan. Elimizde yüreğimizde kalan sevgileriyle onlara uzandık ama tutamadık, kayıp gittiler. Safa Önal'la sadece baktık ama bunları söyledik birbirimize konuşmadan. Bir de benim emeğe ve setteki çalışmaya duyduğum saygıya, oyunculuk gayretime övgü yağdırması (Karlı Dağdaki Ateş filminde rejisörümken) hava şartlarından hazırlanmam yirmi dakika geciktiğim için, azarlanmam karşısında kendimi savunmadan özür dilemişim. Seneler sonra benden özür diledi ve beni de mahvetti duygulanmaktan tabii.
EMEK ÖDÜLÜ Dernek Başkanı Rutkay Aziz Bey ile on küsur sene önce "Geçmiş Bahar Mimozaları"nda çalışmıştık ve ben "Rutkay Bey'in sesi bile hayran olmaya yeter" demiştim. Bir de üstüne senelerle değişmeyen bir yakışıklılık, farklı bir dingin oyunculuk ve güçlü bir yönetmenlik ekleyin. Çok onur duydum bu kadar saygı duyduğum insanlardan içinde emek gibi çok anlamlı kelimenin geçtiği ödülü almaktan. Bülent Kayabaş'ın o güzel şefkati, senelerce birlikte çalıştığımız kameraman Muzaffer Demir'in gülen yüzünü, bembeyaz atkuyruğunu, Arda Uskan'ı görmekten, salondaki bir sürü ödüllü aktör ve aktrist arkadaşlarımla olmaktan, Nebil Özgentürk ve Alican Sekmeç'in hazırladığı 8 dakikalık filmde yalnız kendimi değil, Türk Sineması'nın bir devrini görmekten büyük keyif aldım. Demet Akbağ'ın, en iyi kadın oyuncu ödülünü alırken "Ben eğer bugün bu işi yapıyorsam Filiz Akın'dan etkilenmişimdir" demesi beni onurlandırdı. Tabii ki ben onun bunu derken Türkan, Hülya, Fatma gibi oyuncuların dönemini kastettiğini biliyordum. Küçükken kardeşlerin hepsi dört yapraklı yoncadan biri olurlarmış. Demet ben olduğunda (sarı saçlar için) sarı bir eşarp takıp oynarmış. Hatta yemek zamanı anneleri oyunlarını bozmamak için bu yıldızlara hizmet eden garson rolüne girermiş. "Ben sizin devrenizde yaşamalıymışım, o romantizmin insanıyım, şimdi yaşananları yadırgıyorum. Üstelik niye ay çekirdekli, frigolu o klasik açıkhava sinemalarından yok anlamıyorum" diyordu kuliste... Özcan Deniz, şarkıları ve güzel sesiyle aşktan aşka sürüklediği seyircileri esprileriyle pat diye yere bıraktı güldürerek. Gazetecilerin "Plastik bileziklerin sahtesi yani korsan satış kampanyayı etkiledi mi" sorusuna "Tam tersine insanlar çok moda olduğu halde ucuzunu değil hayat kurtarmak için aslını almayı tercih ettikleri için (Meme Vakfı'na göre) satışlar artmış" dedim. Akbağ ile Deniz "Korsan satış, ilk defa bir işe yaramış hayret" diye çok güldüler. Özcan Deniz'in yakışıklılığını gördükten sonra saçım yeni yeni çıkarken neden kendimi ona benzettiğimi daha iyi anladım. "Neredesin Firuze" filminin ve "Haziran Gecesi" adlı dizinin hikayesinin ona ait olması sinema duygusunun kuvvetini göstermiyor mu? O beni çok duygulandıran yoksulluk günlerinden beri Yılmaz Güney bilmecesini çözmeye çalışırken sinemada gördüğü güzel bir bakışın, sessiz bir duruşun anlamını, acıyı kendi yarattığı bir yerde hiç kimseye söylemeden yaşayıp sonra gene hayal dünyasına özenle istiflemiş biri sanki. O yüreğinde sinema taşıyan sadece sesi güzel biri sanki. Sinemada en iyi erkek oyuncu belki de film veya dizi hikayesi gibi birkaç dalda ödül aldığı törene bizi çağıracağına dair söz aldık küçük kardeşim Bircan'la.
|