|
Palmiyeler kentinde insanlık dramları
|
|
Dijital kamerayla çekilmiş bu bağımsız sinema tadındaki film, kimilerine göre melodrama çok yaslanmış ve aşırı duygusal sayılacak. Ama bazı sahneleri var ki, kimsenin gözyaşını tutabileceğini sanmıyorum.
Biri bir film yaptı, pir film yaptı. Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzalez İnarritu'dan ve onun unutulmaz filmi "Paramparça Aşklar/ Köpekler" den söz ediyorum. Birkaç hikayeyi içiçe anlatan ilk film değildi bu kuşkusuz. Kimi Robert Altman filmleri ya da "Grand Canyon-Şehrin Kalbi" akla geliyor. Ama İnarritu'nun başarısı, bu türü yeniden canlandırdı. Ve akım, "Anlat İstanbul"la bize dek uzandı. Burada da düğüm noktası bir kaza. İki arabanın çarpışması ve ortaya çok şeyin saçılması... Ama Los Angeles'in güneşli ikliminde (ki finalde "melekler kenti"ne kar yağıyor ve bu önyargımız da altüst oluyor!), ortaya saçılanlar öylesine acıklı, dramatik, hatta trajik ki, şaşarsınız...
AMERİKAN RÜYASI PARAMPARÇA Evet, ABD'nin güneşli vitrini, Hollywood'un mekanı, yıldızlar ve efsaneler diyarı Los Angeles'- in içyüzü hiç de parlak değil. The Beach Boys'un Kaliforniya'yı plaj ve "surf" kenti gibi anlatan şarkıları artık geçmişte kaldı. Oyunculardan Don Cheadle'in deyişiyle "Burası beyazların yakında çok azınlıkta olacağı ilk yerlerden biri." Zencileri ama yalnız o kadar mı, Meksika ve Kübalıları, Çinli ve Korelileri, Arap ve İranlılarıyla, bu karmaşık etnik doku, gerçekten de en küçük kıvılcımda patlayacak ve temsil ettiği "Amerikan Rüyası"nı paramparça edecek gibi. Böylece, zencilere karşı acımasız ırkçı polis ve onun işin başındaki idealist yoldaşını, biri koyu ırkçı iki genç zenci hırsızı, varı-yoğu olan dükkanı soyulunca silahına sarılıp kabahatli bulduğu Meksikalı kilit tamircisinin peşine düşen İranlı babayı, başlarına gelmedik kalmayan Çinli karı-kocayı tanıyoruz. Hepsi de, bu karmaşık kentte, yalnızca sosyal konumlarının değil, renklerinin de getirdiği sorunları yaşıyorlar. Ve çelişki, sadece beyazlar ve diğerleri arasında değil, her ırkın öteki ırklarla sorunları var gibi... En üst konumdakiler de mutlu değil, hatta güvende değil. Örneğin, rengini unutmaya çalışmış ve başarmış TV yapımcısı, ilk fırsatta hem de kanun adamları tarafından hakarete uğrayabiliyor. Ya da eyalet başsavcısı karısıyla giderken, iki genç serseri tarafından soyuluyor ve kadının tüm ırkçı görüşleri yeni bir dayanak kazanıyor. Bu ince belli palmiyeler kentinde kimsenin, hiç bir sınıfın güvencesi yok. Dijital kamerayla çekilmiş bu kıpır kıpır ve bağımsız sinema tadındaki film, belki kimilerine göre melodrama biraz fazla yaslanmış ve aşırı duygusal sayılacak. Ama kendi adıma son derece etkilendim. Hiç kimsenin, diyelim ki kaza geçirdiği arabadan nefret ettiği ırkçı polis tarafından kurtarılan kadın ya da tek gerçek dostunun, sürekli küçük gördüğü Meksikalı hizmetçisi olduğunu kavrayan savcı karısı gibi sahnelerde, gözyaşlarını tutabileceğini sanmıyorum. Elbette yalnızca L.A.'i değil ama tüm dünyayı etkileyen bu vahşet ve cinnet çağında, bu film insana ilaç gibi geliyor. Çünkü, acı saptamalarını olumlu bir insancıl mesaja dönüştürebiliyor.
ÇARPIŞMA (Crash) Yönetmen: Paul Haggis Senaryo: P. Haggis, Bobby Moresco Görüntü: J. Michael Muro Müzik: Mark İsham Oyuncular: Sandra Bullock, Don Cheadle, Matt Dillon, Jennifer Esposito, Brendan Fraser, Thandie Newton, Terrence Howard, Ryan Philippe Lions Gate Films yapımı.
|