|
|
Demir Kırat 2005
Sabah'ta yazı yazmanın tek kötü tarafı var: Devamlı yemeğe siyasetçi geliyor... Kilo alıyorsun.
Son konuğumuz Mehmet Ağar'dı. Yüzüne güldük tabii ki... Adettir, şimdi arkasından konuşalım. İlk dikkatimi çeken şu oldu: Dişleri... Hiçbir siyasetçide görmediğim kadar bakımlı ve beyazdı. Diğer yazarlar "yüksek siyaset" sordukları için, ben seviyeyi düşürüp sormaya utandım. Ama "seçime hazırlık" çerçevesinde özel bir bakımdan geçtiğinden eminim. Tahminim doğruysa imaj ekibini kutlarım. Tahminim yanlışsa, bizzat Ağar'ı kutlarım. Çünkü kendine bakmayan, vatandaşa nasıl bakacak...
Gelelim sohbete... Son anketler ışığında o kadar "rahat" konuşuyor ki, "rahat"lıkla şunu söyleyebilirim: İlk seçimde Meclis'e "rahat rahat" girer. Peki ne kadar oy alır? Bunu DYP seçmeni değil, diğer partilerin seçmeni belirleyecek aslında. Çünkü DYP'ye oy verenlerin "birinci", diğer partilere oy verenlerin "ikinci" tercihi Mehmet Ağar.
Açalım biraz... "Kemik" seçmeni değil, "bir de bunu deneyelim" seçmenini düşünelim... AKP'ye oy veren, Baykal'ı sevmez, "Ağar'ı sevmem" demez. MHP'ye oy veren, zaten Ağar'ı sever. CHP'ye oy verenin bile çok "sol"ak bakmadığı bir isim Ağar. Ya da "topluca" şöyle soralım: Kendi partisine oy vermekten vazgeçen, kime oy verebilir? Ağar'ın oy oranı işte budur... Ve, bu durumun kendisi de farkında. Sanırım "rahat"lığı buradan geliyor.
Yemeğe dönersek... Üç yardımcısı ile birlikte gelmiş Ağar... Biri tecrübeli, biri genç, biri kadın. Yani, "ne ararsan var" demek istiyor. Belli ki, "Ağar'ı tanıyoruz ama, başka kim var bilmiyoruz" diyenlerin etkisinde kalmış... Kadrosunu göstermeye çalışıyor. Bence hiç gerek yok bu vitrin durumuna... Kadroyu kadro yapan, "lider"dir. Aksini söyleyen yalan söyler...
"Olmaz öyle şey" diyenlere soralım: Dünyanın her yerinde "lider heykelleri" var. Bir tane "kadro heykeli" gören var mı? Ya da... Özal iktidara geldiğinde kadrosundan bir kişiyi tanıyan var mıydı?
Biz sorduk. Ağar, her seferinde "çok güzel bir soru" diye başladı, işine geleni anlattı. Demirel gibi... Sen bir tarafa çekmeye çalışıyorsun, o seni başka yere götürüyor. Hem zaten, eski polisi sorguya çekmeye kalkarsan, olacağı bu...
Peki neler anlattı? Bugünkü gazetede neler dediği geniş geniş var. Benim özetim şu: Mevlana'yı anlattı... "Kim olursan ol, gel" diyor... İtmeyen çeken, dışlamayan kucaklayan bir yönetimden söz ediyor.
En önemli tespiti ise, işsizlik. Ve bence çok haklı. Çünkü türbanlısı da işsiz, türbansızı da... Türk'ü de işsiz, Kürt'ü de. Sadece "bordrolu" değil, "piyasa" da öyle... Küçük esnaf hayatında hiç çalışmadığı kadar çalışıyor, ortada para yok.
"Bu vatan hepimizin" klişesinin ortak paydası bu oldu maalesef: İşsizlik... Nasıl çözeceğini en iyi anlatan, kazanır arkadaş...
|