Müteşebbis güzelleme
Şimdi, şöyle bir şey olsun... Misal; büyük işadamlarının ve müdürlerinin örgütü TÜSİAD'ın "ağır topları", hafif topları, yaşlıları ve gençleri bir toplansın, bir düşünsün... Onlara, misal, "Müstakil-Müslüman" MÜSİAD'ın kurucuları, filancaları, falancaları da katılsın... İsterlerse Odalar Birliği, adalar, modalar vesaireden de başlar hazır bulunsun. Şöyle bir şey olsun... Oturup bir düşünsünler: "Biz Türkiye kapitalistleri" diye bir başlasınlar... Ki o kelimeyi hiç biri sevmez, "müteşebbis, girişimci, işadamı, patron" densin isterler; tamam öyle desinler. Başlayıp devam etsinler: Dere tepe düz gittik, şunca zamanda az gittik uz gittik, dönüp bir arkamıza baktık... Kendi iş dünyası ahlakını ve hukukunu ve adaletini dahi oturtamamış çürümüş bir kapitalizm. Yıllarca "laiklik" maskesiyle devlet kayırmacılığının merkez partileriyle düşüp kalkanlardan sonra... Şimdi de "helal-haram kültürü"nden geldiği sanılan, lakin yalakalık, kayırmacılık, ayırmacılık, yağcılık, hediye vesaire tezgahlarında epey piştikleri ve şiştikleri anlaşılan, yeni bir yağma ordusu olaraktan arsızlık ve yüzsüzlükleri paçalarından akan zevat. Çok güçlü diye şişinip dururken yabancılar karşısında titrek kalan, ortak bulmadan, hisse vermeden ayakta duramayan, son yıllarını rantla geçirdikten sonra, istisnalar dışında artık sanayici, yatırımcı olmakta zorlanan... Damarları daralmış, ciğerleri tıkanmış, teneffüs imkanları tefessüh içinde boğulmuş... "Sermaye birikimi"nden ziyade "servet birikimi"ne adanmış bir kapitalizm.
Şu sıralar neler gazete manşetlerinde, bir baksınlar. "Batık bankalar" meselesinde dahi, ayrımcı, bazen intikamcı, bazen gözdağcı, standart bir uygulama ile adaletten uzak bir kapitalizm hukuku... Kardeşleri, yeğenleri için ağlayan eski cumhurbaşkanları ile onlara gözdağı veren yeni siyaset-ticaret sınıfı... VİP'ten geçmeyi "kapitalizmin sefaleti"nin asaleti zanneden bir "post-kıroluk"... Sözde alternatif sermaye olan, sözde "daha hakça, daha adil, daha dürüst" bir gelenek, kültür ve inançtan geldiği iddiasıyla ihale, iş, parsa toplamak için iki büklüm yamulan, "asıl zenginlik bu dünyada" sekülarizmine sıkı sıkı ve yavşakça yapışan bir "post-akepecilik".
Otursunlar, kalksınlar, bir düşünüp taşınsınlar... İyi hatıralar, azimler, cesaretler, dedeler, babalar, ilk sevinçler, yatırım heyecanları, borçla girişilen işler, tüten bacalar, gıcır tezgahlar, neydik ne olduklar, mutlaka hoşluklar, güzellikler filan... Lakin, bugün, şu gün, nereye gelinmiş, nasıl gelinmiş, ne tür bir ucube, "küresel ekonomik düzenin parçası ve sözde AB adayı" olarak Türkiye kapitalizminin, iş dünyasının parlak üyeleri tarafından bu milletin önüne, arkasına konmuş ve üstüne yıkılmıştır! Tek partiler, çok partiler, cehepeler, demokratlar, apeler, anaplar, darbeler, sehpalar, komünizmle mücadeleler, milliyetçi ve İslamcı yedeklemeler, ithal ikameleri, liberalizasyonlar, sözde devletçilikle mücadele ederken devlet bankası yağmalamaları... Onca destek, onca devlet, onca polis, onca asker, onca millet, onca sıkıyönetim, onca para, onca kaynak arkada... Şu bu... Allah için... Laik TÜSİAD'dan, İslamcı MÜSİAD'dan birileri çıksın, desin ki... Şu kadar yılda şunca savaştan çıktık ve alnımız ak, başımız dik ve öyle bir sanayi devrimi, öyle bir küresel patlama, öyle bir mucizevi yaratıcılık sergiledik... Ve bu ülkeyi, 70 milyonu mutlu, umutlu, huzurlu bir ufka doğru taşıdık ki... Desinler. Lütfen, desinler! Sonra, yine canımızı yesinler.
|