| |
|
|
Başörtüsü, Kopenhag Kriterleri'ni örtmemeli
Ne Türkiye'deki bütün kadınların başlarını açmaları mümkün, ne de bütün kadınların başlarını kapatmaları ihtimali var. Koca koca adamların, kadınların başlarındaki bezlere Vakko eşarplarının üretici Vitali Hakko'dan daha fazla takılmaları sadece akla ziyan. Siyaseti ve rejimi başörtüsüne kilitlemek ise, olsa olsa erkeklerin iktidar kavgalarını örtülü yapmalarını sağlar. Oysa şu anda Türkiye'nin öncelikli gündem maddesinin, 3 Ekim'de başlayacak AB ile "Müzakere Süreci" ne eksiksiz hazırlanmak olması gerekiyor. Bu, aslında "AB'ye Katılma Süreci" olacaktır. Bu süreçte Türkiye AB ile pazarlık yapmayacak, AB müktesebatına "Uyum" u gerçekleştirdiğini kanıtladığı takdirde üyelik aşamasına gelecektir. Emekli büyükelçi ve MİT eski müsteşarı Sönmez Köksal'la bu konuda yaptığımız sohbetten aldığım notları aktarmaya devam ediyorum: * AB müktesebatı öylesine geniş ki, bütün tüzük ve direktifler açısından düzenleyici etki analizlerinin yapılmasının imkânı yok. O itibarla Hükümet belirli kriterlerden hareket ederek bu çalışmaların hangi mevzuat konusunda yapılacağını öncelikle tespit etmek durumunda. * Adaylık süresince en sık sözü edilen "Kopenhag Kriterleri "nin üç ayaklı bir bütün olduğunu hatırlayalım. Çok özet olarak, ilk ayağı, demokratik hak ve özgürlüklerin, hukuk devleti ilkelerinin yasalara ve yaşama geçirilmesi; ikincisi serbest piyasa koşullarının uygulanması ve ulusal ekonominin AB rekabet koşullarına uyabilir hale getirilmesi ve nihayet üçüncüsü de, ülkenin bir bütün olarak ancak öncelikle Devletin kurum ve kuruluşlarıyla bürokratik yapısının AB müktesebatını özümseyecek ve bunu uygulayabilecek yeteneğe kavuşturulması. Yürürlüğe girecek her türlü AB mevzuatının Edirne'den Ağrı'ya; Sinop'dan Hatay'a kadar bütün yurt sathında aynı etkinlikte uygulanması söz konusu olacak. * AB müzakerelerinin bizatihi yürütülmesi yanında, bu müzakerelere paralel olarak Türk bürokrasisinin dönüşümünün de temellerini hazırlamak durumundayız. Bunun için de merkezi ve yerel yönetimleri modern teknik Devlet yapısına dönüştürecek ve daha sonra da bu işlevi üstlenecek nitelikli bürokratteknisyenlere gereksinim duyulacak.. "Merit" yerine "Siyasal ve inanç kriterleri "nin egemen olduğu bürokratik bir yapıda, birkaç istisna dışında devlet kurumlarındaki memuriyetin kariyere ve uzmanlaşmaya dönüşmesi maalesef mümkün olamamıştır. Türkiye'nin karşılaştığı sorunları göğüsleyecek, çözüm üretecek, aslında bu niteliği ile de siyasi kadroların başarısının anahtarı olabilecek bir yapı oluşturulamamıştır. * Çözüm kolay değil. Ancak, bu konuda da Ay'ı yeniden keşfetmeye lüzum yok. İzlenecek yol, siyasetçinin başarılı olmuş modellerden birisini seçip akılcı, cesur davranması, bunu yaparken de yakın siyasi çıkarı yerine ülkenin geleceğine olan sorumluluğunu öne çıkarmasıdır.
|