Bir de tarım stratejisi gerek
2001 krizi sonrası kamuda, bankacılıkta ve özel sektörde başlayan, belli bir aşama da kaydeden değişimin belki en gerekli olduğu alan tarım. Değişimde en geride kalınan alan da burası. Mevcut yapı tam tıkanmış ve tarım politikaları iflas etmişken, şimdiye kadar herhangi bir yapısal değişiklik gerçekleştirilemedi.
Stratejinin nedenleri Üstelik bu alanda değişimi ve tarım stratejisi belirlenmesini zorunlu kılan diğer bazı nedenler de var. * Dünyada tarım ürünleri ticaretinde koruma azalıyor. Rekabet ön plana çıkıyor. Dünya Ticaret Örgütü'nün düzenlemeleri devreye girdikçe yüksek maliyetli tarımsal yerli üretimin yerini ithal ürünler almaya başlayacak. * AB ile başlayacak tam üyelik müzakerelerinde üzerinde en çok çalışılacak, Türkiye'yi en çok zorlayacak konu da tarım. * Yanlış ve aşırı gübre kullanımı, aşırı horman kullanımı sonucu gıda güvenliği her zamankinden daha önemli hale geldi. Üretim, taşıma, saklama ve ticaret standartlarının olmayışı, olsa bile denetim eksiklikleri, üreticilerin bilinçsizliği ile üretim hataların tümü, gıdaları tüketen bu ülkenin insanlarına geri dönüyor. Tarımda ne hatalar yapıyorsa, o insanların sağlığına yansıyor. * Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyken bu özellik giderek kayboldu. Son iki yıldır artık tarım ithalatı ihracatının üstüne çıktı. * Tarım kesimine yıllık 10 milyar dolarlık kamu yardımı yapılmasına karşılık çiftçi ve kırsal kesimde memnuniyet sağlanabilmiş değil. Çünkü girdi maliyetleri artmasına karşılık ürün satış fiyatlarında aynı artış yok. Bu nedenleri daha çoğaltmak mümkün. Ama gerek yok. Hem dünyanın durumu ve AB yolumuz, hem de çiftçimizin durumu ve gıda tüketicileri olarak kentlerdeki tüm insanların sağlık güvenliği, tarımda yapısal dönüşümü zorunlu kılıyor. Mevcut yapı değiştirilirken de gelecek dönemin ihtiyaçları dikkate alınmak durumunda. TÜSİAD'ın hazırlattığı son rapor "21.Yüzyılda Türkiye Tarımı" da aynı konuya dikkat çekiyor. 2025-2030'daki durum tahmin edilerek ortaya bir strateji konulması gerektiğine dikkat çekiyor rapor.
Değişim nereden başlar Değişim gereği ortada ise bunu kim yapacak? Elbette bu sektörün başındaki Bakanlıktan başlayarak yetkili kuruluşlar, kesimler, hükümet. O zaman değişimin Tarım Bakanlığı'ndan başlaması gerekiyor. Bakanlık klasik tarımsal üretimden Türkiye'yi teknolojik tarıma geçirecek yapı değişikliğini öncelikle kendi bünyesinde gerçekleştirmeli ki, bu işin önderi olabilsin. Sonra sıra tarımı yapanların değişmesine yani çiftçinin eğitilmesine, üretim yöntemlerini değiştirmesine, modern tarıma geçmesine geliyor. En büyük zorluk da burada zaten. Geriye toprağın verimliliğini artırmak, su proplemini çözmek kalıyor. Bunlar nisbeten daha kolay başarılacak işler. İnsan kaynağı kadar da sorun yaratmıyor.
Potansiyel büyük Eğer Türkiye dış ve iç koşulların zorlamasıyla tarımdaki bu dönüşümü gerçekleştirebilirse, Batı Asya ve Kuzey Afrika'da kıt tarımsal üretim potansiyeline karşılık nüfusun hızla artmasından dolayı önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte ortaya çıkacağı tahmin edilen büyük gıda açıklarına da hazırlık yapabilir. Hem bu coğrafyaya yakınlığı nedeniyle dünyada rekabet edebileceği bir sektörü olur, hem de tarımdaki büyük potansiyelini harekete geçirir. Türkiye tarımda öyle bir ülke ki, yağışı çok düşük bölgelere de, çok yüksek bölgelere da sahip. Tarımda hem Akdeniz ülkeleriyle hem de Kuzey Avrupa ülkeleriyle rahatlıkla aşık atabilir. Bunun için de öncelikle bir tarım stratejisi ve bu işin öncülüğünü yapacak Tarım Bakanlığı'nda değişim için düğmeye basması gerek. Ancak bu durumda bugünkü dezavantaj gelecekte avantaja dönüştürülebilir.
Sonuç "Geleceği satın alabilecek tek güç bugündür" Samuel Johnson
|