Orta Amerika'da bir pazar yeri
Guatemala'daki turist rehberlerinin "Dünyanın en renkli çarşısı" diye nitelendirdiği Çiçi Pazarı'nın kuruluşu bile tam bir cümbüş.
Guatemala'da Çiçikastanenga köyündeyiz. Turist rehberlerinde "Dünyanın en renkli çarşısı" olarak tarif edilen pazarın hazırlığına katılıyoruz. Bütün köy, kazanç iyi olsun diye duaya durmuş. Kilise de dolu, Kızılderili ayinleri yapılan köşeler de. Bir yandan Maya ibadetleri sürüyor, bir yandan da pazar kuruluyor. İnanılmaz bir atmosfer var. Çevre köylerden gelen mallar çuvallardan çıkartılıp, pazar masalarına diziliyor. Akşamın karanlığında ananas, kahve, mango, papaya, avokado, muz gibi yemişler, masklar, tahta heykeller, fetişler ve kumaşlar ertesi güne hazırlanıyor. Kızılderili kadınlar tekerlekli arabalarında mısır sütü ve tortillas yapıp satıyorlar. Ama bunlar havalı Meksika restoranlarında yediğimiz tortillas'lara değil, gözlemeye benziyorlar. Ortalık, soytarılar, şarkıcılar ve "Her türlü derde deva iksir" satıcılarıyla adeta bir ortaçağ çarşısını andırıyor.
TANRIÇALARA DAVET Ve ayin başlıyor. Ertesi günkü pazarın kazançlı geçmesi için tüm çarşı halkı ibadete duruyor. Nihayet gerçek bir Maya ritüeli görüyorum. Mumlar ve tütsüler yakılıyor, ardından da gül yaprakları ateşe atılıyor, Tanrılar ve Tanrıçalar çağrılıyor. Hasat tanrısına yemişler sunuluyor. Misyonerler Orta Amerika'ya Hristiyanlığı getirmişler ama yerlileri kendi Tanrılarından vazgeçirememişler. Guatemalalılar hem haç çıkartıp hem de ateşe gül yaprağı atıyorlar. Kilisenin içinde, 4 değisik Maya tanrısı ve İsa hep birlikte geçinip gidiyorlar. Ayin bitiyor, kadın, erkek, çoluk çocuk, pazarcılar çuvalların üzerine yerleşip, uyuklamaya başlıyorlar. Ve ertesi sabah. Pazar inanılmayacak parlaklıkta renklerle dolu. Ardından, buraya mal getiren köylerin çevrelediği Atitlan Gölü'ne geçiyoruz. Gölün etrafında bir çok köy var ve her köyün kostümü değişik. Köylüler birbirlerini kıyafetlerinden tanıyorlar. Mallarını, yekpare ağaç gövdelerini oyarak yaptıkları sandallarla taşıyorlar. Tek kürekle giden bu incecik kayıkların içindeki sombrero şapkalı kızılderililer, suyun indigo mavisi, pembe bulutlar ve gölü saran üç volkan sürrealist bir manzara olusturuyorlar. Her yer kahve ve avokado ağaçlarıyla dolu. Mısırların boyu bazen 4 metreyi buluyor. Ve tabii muz ağaçları. "Muz Cumhuriyeti" deyimi bu memlekette doğmuş zaten. Çiçi'den, din, ibadet, toprak ve insan hakkında çok şey öğrenmiş olarak ayrılıyoruz. Rengarenk pazar yerine çevre köylerden de mal geliyor.
Sedef Ecer
|