Dış politika sınavı
İktidar AB sürecine bağlı kalmayı hedefliyor ama, bununla ilgili net bir tavır ortaya koyamıyor.
Türkiye dış politikada beklemediği kadar zorlu bir döneme giriyor. 17 Aralık'ın iyimser havası bir anda tamamen tersine döndü ve hükümeti gerçekten zorlar bir hal aldı. Anamuhalefet partisi hükümetin net bir irade koyamamasından kaynaklanan durumu lehine çevirmek için "milliyetçi cephe"yi kışkırtacak bir çizgiye geldi ve iktidara "Kıbrıs ile ilgili protokolü imzalamaması" çağrısı yaptı. Türkiye 200 yıllık serüvenin dönüm noktalarından birini yaşıyor. Bir yandan tüm umudunu Avrupa Birliği'ne bağlamış bir iktidar, diğer yandan kriz içinde Türkiye'ye kapılarını tam olarak kapamamasa bile açmakta ayak sürüyen bir Avrupa Birliği var. Bu ortamda AB karşıtı çevreler harekete geçti. AB sürecini askıya almaktan, AB ile ilişkileri koparmaya kadar bir çok öneri havada uçuşuyor. Ancak AB sürecinden kopmuş bir Türkiye'nin nasıl bir yol haritası izleyeceği konusunda fikir beyan eden pek yok. Türkiye'yi diğer gelişmekte olan ülkelerden ayıran en büyük özelliği AB sürecine demir atmış olmasıydı. AB sürecinden kopmuş bir Türkiye'nin tek seçeneği bölgede Amerika'nın jandarmalığını yapmak olacaktır. AB hedefini gütmeyen bir Türkiye'de insan hakları, demokrasi, çoğulculuk tehlikeye girecek, üçüncü dünya bloğuna kayma ihtimali artacaktır. İktidar haklı olarak AB sürecine bağlı kalmayı hedefliyor ama, bununla ilgili net bir tavır ortaya koyamıyor. Ankara'nın önünde bu süreçte kritik eşik noktaları var. Bunlardan birincisi Kıbrıs. Kıbrıs, hükümeti zorlayan en önemli sorun olarak önünde duruyor. Kıbrıs sorununu bu hükümet yaratmadı, sorunu kucağında buldu. Bu bir gerçek. Ancak hep dediğimiz gibi, iktidara talip olurken böyle bir sorunu çözmek zorunda olduğunu biliyordu. Ankara'dan gelen haberler AK Parti Grubu'nun Kıbrıs konusunda sancılı olduğunu ortaya koyuyor. Kıbrıs'la ilgili gelişmeler grupta ciddi sancılar yaratmaya aday görünüyor. İkinci bir sorun ise Ermenistan sınır kapısının açılması. Burada Azerbaycan'la ilişkilerin yaralanması kadar kamuoyu baskısı da sıkıntı yaratacak bir durum. Avrupa Birliği'nin bir ön şart olmamasına rağmen bu konuda ısrarcı olacağı anlaşılıyor. Böyle bir ortamda Ermenistan sınır kapısı konusunda girişimde bulunmak grubu rahatsız edecek bir ikinci adım görünüyor. Amerika'nın özellikle İran'ın nükleer kapasiteye ulaşması konusunda duyduğu rahatsızlık, iktidarın elini zorlayacak üçüncü bir gelişme. Avrupa Birliği'nin girdiği kriz ortamı, bu konuda Avrupa ülkelerinin rol oynama şansını azaltıyor. Önümüzdeki dönemde İran'ın nükleer tesislerine veya petrol ihracaat merkezlerine yönelik bir harekat sürpriz olmamalı. Böyle bir gelişme Suriye üzerindeki baskıyla birlikte hükümetin çekirdek tabanındaki sıkıntıyı daha da arttıracaktır. Önümüzdeki dönem, bugüne kadar AK Parti iktidarının lehine işleyen konjonktürün artık hükümeti zor kararlar almaya zorlayacak bir dönem olacak. Burada iktidarın dış politika rotasını doğru bir biçimde çizmesi, aşırı tavizci görünmeden gerçekçi bir çizgi izlemesi zorunluğunu getiriyor. Türban tartışması, Kur'an kursları, gündemi AK Parti için elini kolaylaştırıcı bir rol oynadı. Ancak yapay gündemler gerçek gündemi gölgelememeli. Türkiye'nin şu anda ihtiyacı olan sağlıklı bir vizyon. İktidar olmak, böyle dönemlerde maharet göstermek demektir. AK Parti farkında mı bilmiyoruz ama, iktidarının en zor dönemine giriyor. Bu sınavın sonucu hepimizin geleceğini yakından ilgilendiriyor.
|