| |
Türban yavaşça kayarken...
Her ne kadar Mısır'daki Müslüman Kardeşler hareketinin yarım yüzyıllık geçmişi olsa da, siyaset bilimciler ve tarihçiler arasında siyasal İslam'ın yükselişinin, İran'da Humeyni ihtilaliyle başladığı konusunda geniş mutabakat var. Türbanın siyasal İslam'ın simgelerinden biri haline gelmesi de yine Humeyni'nin getirdiği örtünme zorunluluğunun sonucu. Siyaset ve toplumbilim yasalarından yola çıkarsak, bir hareketin hızını, daha sonra da gücünü yitirmesi için, öncelikle doğup beslendiği kaynağın zayıflaması gerekiyor. Sol için de öyle olmadı mı? Doğu Bloku çöküp Sovyetler Birliği tarihe karışınca, komünizm marjinal ideoloji güdüklüğüne iniverdi. Dahası sadece komünizm değil; sosyalizm, hatta sosyal demokrasi bile yuvarlandığı kimlik ve referans bunalımında hâlâ çırpınıp duruyor.
İran'da gerçekten kader seçimi Sorunu bu perspektiften ele alırsak, siyasal İslam'ın ve onun uzantısı sorunların kaderinin ciddi ölçüde bugün İran'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine bağlı olacağını söylemek, pek de abartılı sayılmamalı. Bir başka deyişle, 46.8 milyon İranlı seçmenin tercihi, gel-git hareketinin ikinci aşamasının, dalgaların çekilmesinin başlangıcını oluşturabilir. Seçim kampanyasında bunun epey belirtisi görüldü. Seyit Kutub'un siyasal İslamcılar'ın el kitabı olan yapıtı "Yoldaki İşaretler"i ters anlamda kullanarak birkaçını anlatalım. İran İslam Cumhuriyeti'nin 26 yıllık tarihinde ilk kez bu seçimde hiçbir aday söylemlerinde Kur'an'dan söz etmedi. Kitleleri tetiklemenin en kolay silahı olan Filistin trajedisine de yine hiçbir aday yüz vermedi. 5'i muhafazakâr, biri pragmatik, biri de reformcu olan 7 adayın 7'si de nüfusun üçte ikisini oluşturan 25 yaş altı kuşağın desteğini alabilmek için çağdaş konulara yüklendiler: Gençliğin sorunları, sivil toplumun önemi, işsizlik, bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi... Adaylardan üçü molla. En tutucuları, en katıları olan Muhammed Bekir Kalibaf, seçim afişlerinde gözlerini maviye boyattı. Çünkü İran'da -hayli az olan- mavi gözlü erkekler, kızların yüreklerini hoplatıyor. Molla Mehdi Kerrubi ise cübbesini attı, kampanyasını iyi bir terzinin makasından çıkmış şık takım elbiseler ve titan çerçeveli güneş gözlüğüyle yürüttü.
Yeni bir dönemin işaretleri En güçlü aday, 1989-1997 döneminde cumhurbaşkanlığı yapmış Ayetullah Rafsancani geri kalır mı? Türbanını (biliyorsunuz türban, dinadamının sarığı anlamına da geliyor) çıkardı, kucağında torunuyla bilgisayar oyunları oynadı, Amerikalı aktör Sean Penn'le Tahran sokaklarında dolaştı. Ama asıl önemlisi, İran'da yeni bir dönemin başlayacağını müjdelemesi oldu. Örneğin "Cinsiyet ayrımını reddediyorum" dedi Rafsancani. Kadın ile erkeğin kesinlikle eşit olduğunu ekledi. Batılı gazeteciler kızı Faize Haşimi'nin türbanın zorunlu olmaktan çıkarılması ve kişisel tercihe bırakılması önerisi için ne düşündüğünü sorduklarında, şu yanıtı verdi: "Türban sorunu cumhurbaşkanının yetkisinde değil. Parlamentonun kabul ettiği yasaya dayanıyor. Ancak gördüğünüz gibi, eskisiyle karşılaştırılmayacak kadar geniş serbestlik var. Kızlarımız, kadınlarımız bu konuda gelecekte çok ama çok daha özgür olacaklar." Ve sözlerini şöyle noktaladı Rafsancani: "İnsanlar saçmasapan kavgalardan yoruldular. Ancak uzun gece artık bitiyor. İran için binlerce umutla yüklü yepyeni bir gün doğuyor." Türbanla yatıp türbanla kalkanlara duyurulur...
|