|
|
Büyüklerin küçük oyunu
"Karşı cins" okurlardan ve sadece siyaset yazmamı isteyen "cins" okurlardan özür dilerim. Bugün futbol... Çünkü havuz işi karıştı. 4 büyükler dışındaki 14 kulüp, "ya naklen yayın geliri adaletli şekilde paylaşılır, ya da ligden çekiliriz" resti çekti.
Kanım sarı-kırmızı akar... Bu nedenle herkes beni Galatasaraylı bilir. Göztepeli'yim... Evet, 3'üncü lige düşen Göztepe... Üzülürüm... Ama bundan hiç gocunmam. Çünkü beşikten mezara bir aşktır bu... İnsan karısını bile boşar, takımını boşayamaz. Varsın amatöre düşsün... Bir evlat, az maaş alıyor diye babasını sevmekten vazgeçer mi? Onun gibi bir şey... Göztepe yoksa, Süper Lig'de Trabzon'u tutarım arkadaş... Çünkü "doğduğum yer değil, doyduyum yer"de, yani İstanbul'da yaşıyorum. Ama benim gibi sonradan İstanbullu olanların Anadolu'yu hâkir görmesine isyan ediyorum... Sadece "parası çok" ve "taraftarı çok" diye İstanbul kulüplerinin, Anadolu kulüplerine karşı sürekli "katakulli" yapmasını içime sindiremiyorum. İstanbul'a kafa tutan Trabzon'a bu nedenle hayranım... Paraysa para, taraftarsa taraftar, bilekse bilek... Uy sana kurban olayım... Ben İzmirli bir Trabzonlu'yum...
Daha önce yazdım, Fener'e karşı Galatasaray'a sempati duyarım. O da "renk aşkı" ve "Avrupa başarısı" nedeniyle. O kadar... Çünkü Galatasaray, aslında Galatasaray Lisesi mezunu olmayan taraftarına bile "zenci" gözüyle bakan bir camia... Fenerbahçe desen, "sporu" değil, "yerel skoru" önemseyen bir zihniyet. Beşiktaş ise, patron Beşiktaşlı... Lafı uzatıp, başımızı derde sokmayalım...
Ama "en kritik nokta" medya... Taraftar değil, taraflı... Kayseri Galatasaray'ı yener, "Kayseri yendi" diyemezler, "Galatasaray yenildi" diye manşet atarlar. Antep Fener'i yener, "Muhteşem Antep" diyemezler, en fazla "Daum kötü" falan derler... Anadolu kulüplerinin galip geldiğini yazmaya dilleri varmaz... Baksanız, aslında hepsi Anadolu kökenli gazetecilerdir... "Sonradan Müslüman" olan "en yobaz Müslüman" olur ya, durum budur...
Gelelim naklen yayın geliri adaletine... "Marka değeri en yüksek olan, en yüksek parayı alır..." Eğer bu doğruysa, o zaman 18 takımlı lige ne gerek var? Sadece 4'ü oynasın, 1'i şampiyon olsun. Futbol böyle kalkınabilir mi? Futbolun kalkınması sadece Federasyon'un görevi değil ki... Asıl "4 büyükler"in görevi... Küçükler bir adım ileri gitmezse, sen bir adım ileri gitme motivasyonunu nereden bulacaksın?
En güzel lig hangisi? Sürekli "farklı takım"ların şampiyon olabildiği, İngiltere, Fransa, İtalya... Bu ülkelerin büyük kulüpleri salak mı? Sürekli aynı takımların şampiyon olduğu Rusya'nın, Arnavutluk'un, Çin'in neresi güzel?
Küçükler diyor ki: "Yarısını eşit paylaşalım, diğer yarısını puana ve yayınlanan maç sayısına göre dağıtalım..." Yani, puan alan, daha fazla kazanacak. Yani, maç satma iddiaları bitecek... Lig'in son haftalarına doğru küme düşmeyeceği belli olan ama Avrupa'ya gidemediği için "anlamsızlaşan" takımların, son dakikaya kadar top oynamasını sağlayacak bir öneri bu... Neresi kötü?
Bu öneri kabul görürse, 4 büyüklerin kasasına biraz daha az para girer, bu kesin... Ne olur yani... Türkiye'nin en zengin kulüpleri 3-5 milyon dolar az gelir elde etti diye, küçülür mü? Asıl büyüklük, küçüklerin de "onurlu şekilde vuruşması"na fırsat tanımak değil mi? İnsan Sinan Şamil Sam olup, sürekli ilkokul çocuğu dövmekten ne zevk alır?
|