|
|
Mumcu: 'Düpedüz kayıkçı kavgası'
ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu, ''Türkiye'nin sorunları çözüm beklerken, 2007'de yapılacak bir seçime ilişkin kılık-kıyafet üzerinden bir tartışma yaratmak, düpedüz kayıkçı kavgasıdır'' dedi.
Mumcu, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yanlış tartışmalara sürüklendiğini, sorunun cumhurbaşkanlığına gidecek kişinin kılık-kıyafeti olmadığını söyledi. Türkiye'nin kayıkçı kavgasının içine çekildiğini, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da bu yanlış sürecin önünü açtığını ileri süren Mumcu, Cumhurbaşkanlığı meselesini, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın ismi etrafından bir kılık-kıyafet tartışmasına yöneltmenin yanlış olduğunu kaydetti. Mumcu, kıyafet tartışmasına değil, liyakat tartışmasına ihtiyaç olduğunu, liyakate bakarak cumhurbaşkanı arayacaklarını vurguladı.
Konunun, kıyafet tartışmasına dönüştürülmesi durumunda, bunun, ''tam da Başbakan Erdoğan'ın istediği kutuplaşmayı yaratacağını'' ileri süren Mumcu, ''Baykal da bundan bir fayda umuyor olabilir, ancak bu tartışmanın Türkiye'ye faydalı olmayacağı kesin'' dedi.
Mumcu, Celal Bayar'ın, Türkiye'yi demokratik hayata taşımak, Turgut Özal'ın sivil demokratik iradeyi cumhurbaşkanlığına taşımak misyonunu üstlendiğini, Süleyman Demirel'in, bir konsensüsün, Ahmet Necdet Sezer'in, hukuk ve istikrar arayışının cumhurbaşkanı olduğunu, her cumhurbaşkanının bir misyonu bulunduğunu belirtti.
''KUTUPLAŞMAYA HİÇ İHTİYACIMIZ YOK''
''Şimdi cumhurbaşkanlığı makamına gidecek insanın misyonu ne olmalı'' diye soran Mumcu, şöyle devam etti: ''Bu sorunun cevabı hiç şüphesiz Türkiye'nin 21. yüzyılını temsil etmek olmalıdır. Dolayısıyla makama değil, misyona uygun kişi düşünmek durumundayız. Bu tartışma, bugünün gündemini göz ardı etmekten, gerçek gündemin üstünü örtmekten başka bir işe yaramıyor. Bugün Baykal ve Erdoğan'ın karşılıklı besledikleri türban, laiklik, Müslümanlık gibi kutuplaşmaya hiç ihtiyacımız yok. Bundan Türkiye'nin sağlayacağı bir yarar da yok.
Türkiye'nin önünde çok önemli meseleler var. Ekonomik meseleler var. Kıbrıs'ta son tren kalkmak üzere. Eğer ek protokolün imzalanmasından önce, Türk tarafının haklarının korunduğu, anayasal güvence altına alındığı bir birleşik Kıbrıs modelinin hayata geçmesi yönünde sağlam adımlar atılmazsa, 3 Ekim'den sonra Türkiye bu meselede elindeki bütün kozlarını kaybetmiş durumda kendisini bulabilir. AB ile ilgili bir vizyon kurmamız gerekiyor. Ekonominin yapısal sorunları da giderek büyüyen bir risk potansiyeline dönüşüyor. Türkiye'nin sorunları çözüm beklerken, 2007'de yapılacak bir seçime ilişkin kılık-kıyafet üzerinden bir tartışma yaratmak, düpedüz kayıkçı kavgasıdır.''
''AL GÜLÜM-VER GÜLÜM SİYASETİ''
Mumcu, Türkiye'nin, Baykal ve Erdoğan'ın ''sözüm ona tartışıyormuş gibi yapan ama gerçekte ikisinin de işine gelen al gülüm-ver gülüm siyasetinden daha fazlasını'' hak ettiğini belirterek, AK Parti ve CHP kutuplaşması üzerine kurulmuş, ''içerikten yoksun bir tartışmanın'' sürdüğünü iddia etti. ''ABD ile ilişkiler konusunda AK Parti'nin CHP'den, CHP'nin de AK Parti'den hiçbir farkı yok'' diyen Mumcu, iki partinin de 50 yıldan fazla geçmişi olan ve önemli bedeller ödenerek tesis edilen stratejik ittifak ilişkisini iç politika popülizmine olan zaafları nedeniyle bir çırpıda kenara bırakıverdiklerini öne sürdü.
Mumcu, ''İç politikada onlar kazanıyor olabilirler ama dış politikada Türkiye kaybediyor'' dedi. Kıbrıs konusunda, BM Güvenlik Konseyi'nin tayin edici üyesi olarak ABD'nin takınacağı tutumun Türkiye açısından hayati öneme sahip olduğunu belirten Mumcu, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin hayati çıkarları karşısında birbirlerini Amerikancılık ve anti-Amerikancılık ile suçlayarak, içe dönük politika yapmak, Türkiye'nin beklediği ve hak ettiği sorumlu politika değildir.Hükümet, iç politika saplantıları dolayısıyla Türkiye'nin hayati birikimlerini çarçur etmekte, Türkiye'nin geleceğiyle değil, kendi geleceği ile meşgul olmaktadır. Bugünden Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı tartışmasını açmak, bu gerçeğin en açık kanıtıdır.''
(AA)
|