Onbeş gitti, onbir geldi...
Başbakan Erdoğan'ın, ABD gezisinde ortaya çıkan tablo, bir süredir askıya alınmış gibi görünen tartışmayı tekrar alevlendirdi: "2006 sonbaharında seçim olur mu?.." Tartışmanın başlamasında, bugüne kadar erken genel seçim üzerinde konuşmaktan kaçınan CHP lideri Deniz Baykal'ın çıkışının etkisi de var. Baykal, önceki gün Robert Koleji mezunlarının yemeğinde şöyle dedi: "2006'da erken genel seçime gidelim, Cumhurbaşkanı'nı yeni parlamento seçsin..." Baykal gibi Ankara'da diğer muhalefet partilerinin ağırlıklı beklentisi de 2006 sonbaharında erken genel seçim olacağı yönünde. Bugüne kadar Türkiye'de seçimin genelde 4 yılda bir yapıldığı da göz önüne alındığında, 2006 sonbaharında yapılacak seçimin, erken genel seçim olarak yorumlanmayacağı kayda geçen görüşlerden. AKP cephesinin ise bu konuda kafası karışık. Bir yandan Erdoğan'ın, "Seçim zamanında olacak" söylemi... Diğer yandan iç ve dış dinamiklerin, Cumhurbaşkanı'nın belirlenmesi sonrasına genel seçimi bırakmayacağı kaygısı... Dış dinamiklerden başlarsak; Son ABD gezisinde ortaya çıkan, Suriye, İran gibi beklentilerin gelecekte de karşılanmasının kolay olmayacağı biliniyor. 3 Ekim'de müzakereler başlasa dahi AB içindeki gelişmeler dolayısıyla, daha sorunlu günlerle baş başa kalınacağı görülüyor.
Yeni grup çıkarsa İç dinamiklere bakıldığında; Parti teşkilatından yakınma son dönemde ayyuka çıkmış durumda. Özellikle de milletvekilleri ile teşkilat arasındaki tartışmalar, bazı illerde kavgaya dönüşmüş... Bazı milletvekilleri, teşkilat mensuplarının yaptığı faaliyetleri belgeleri ile Erdoğan'a şikayet ediyor. AKP milletvekillerini Meclis'e çekmek de zorlaştı. Meclis Genel Kurulu'nun çalışabilmesi için gerekli 138 milletvekili dahi salonda zor bulunuyor. Buna, ANAP ve DYP'nin Meclis'te grup kurması eklendiğinde dün AKP'nin etkin bir isminin söylediği şu söz anlam kazanıyor: "Erkan Mumcu'nun iddia ettiği gibi gelecek döneme ANAP grup kurmuş olarak başlarsa bizim Meclis'i çalıştırmamız iyice zorlaşır..." Benzer bir şekilde DYP'nin de grup kurmasının sıkıntıyı daha da arttıracağına inanılıyor. Hatta, DYP'ye geçen Ümmet Kandoğan'ın Meclis'teki konuşmalarının AKP grubu ve seçmeni üzerinde yarattığı etkiye dikkat çekiliyor. Ve bir başka tespit daha; "Cumhurbaşkanlığı seçimleri her dönemde sancılı oldu. Bir partinin ezici çoğunluğundaki, iki partili Meclis'te bu sancı daha fazla hissedilir..."
11-15 Denklemi AKP, son dönemde bütün bu gelişmelerle ilgili bir anket yaptırmış. Partinin etkin isminin aktardığına göre, anket sonucunda en dikkat çekici olan partinin kazancı-kaybı ile ilgili veriler. Aktardığına göre; Geçmişte CHP'ye oy verdiğini söyleyenlerin yüzde 11.8'i bugün AKP'ye oy vereceğini söylüyor. Geçmişte AKP'ye oy vermiş olanların yüzde 15'i ise bugün kesinlikle iktidar partisine oy vermeyeceğini bildiriyor. AKP'ye oy vermeyeceğini söyleyenlerin gerekçeleri çok farklı. Ağırlıklı olarak da türban, imam hatip, işsizlik gibi yakınmaları ön plana çıkıyor. AKP'ye oy vermeyeceğini söyleyenlerin yöneldikleri partiler ise başta SP olmak üzere MHP, DYP ve ANAP... AKP'nin etkin isminin yorumu ise şöyle: "Bizden yüzde 15 giderken üç dört partiye parçalanıyor. Gelen 11.8 ise blok yansıyor..." Bu sonuç da Erdoğan'ın son dönemde CHP'ye daha fazla yüklenmesine neden olmuş. Sezer'in veto edeceğini bildiği halde Kuran Kursları ile ilgili düzenlemenin son anda TCK'ya eklenmesinin nedenlerinden biri de bu veriler. AKP, bu yapısıyla 2007 sonbaharına kadar seçim yapmadan yoluna devam edebilir mi? Erdoğan, "Sonuna kadar gideceğiz" dese de yıllarca siyasetin içinde olan AKP'deki akil kişilerin görüşü farklı: "Çok zorlanırız..."
|