| |
|
|
Kıpır kıpır bir dünya var..
Artık hangi görünmez tuğlaları döşeyip yaptıksa, kocaman duvarlar ördük ömrümüzü. Öfkemizi, kavgamızı, ihtiraslaşmaya mayalanan hırsımızı duvarın bizden yana kısmında sakladık.
Neler neler Afacan, haylaz, yaramaz, ele de avuca da sığmaz ne kadar hınzırlık varsa öbür tarafta zaptettik. Akacak, sızacak, girecek, sokulacak delişmen duygular gelip o düşsel duvarın kıyılarına çarptı, yayılıp toprağına karıştı ziyanlık arazilerinde. Oysa yıkılsa o duvar. Ömrümüz adını andığım kanat takışların coşkusunu yaşasa neler neler olmazdı ki?..
Üst üste Tercih ederek kapandığımız donukluk hücrelerinde 3-4 volta adımında bitiveren hayallerden, dertlenmenin getirdiği yorgunluğu on yıl uzansak da atamayacağımız ranzalardan ne yarar var ki?.. Üst üste, kat kat anahtar çevirdiğimiz kilitleri patlatalım haydi.
Yıka pakla Umutlarımızı balyoz gibi indirelim üstüne o kilitlerin, kırılsın, parçalansın ve açılsın kapılar ardına dek. Sonra yaşa açılan bin bir pencerenin önünden tek tek geçelim. Her bir pencereden bakıp üstü toz toprakla örtülü yaşama sevinçlerimi yıkayıp paklayalım.
Düşler Bunca lafı kuru kuruya dizmiş adam olmak istemem. Örneklerle süslensin isterim "haydi yaşayın" diyen tezlerim... Köşede azıcık öteye bir pencere açıyorum öyleyse. Mütevazı, dar açılı ama kıpırdak hayat parçacıklarının çakıl taşı küçümenliğiyle birikip stabilize oto yollara dönüştüğünü kendi gözleriniz, pardon, kendi düşlerinizle izleyin..
|