Akıllı olun!
Şöyle bir şey içimize işledi: "Akıllı ol, rasyonel ol, gerçekçi ol!" Nasıl olunacağının tanımları var. Genellikle ABD'de de aynı, Kore'de de, Rusya'da da, Çin'de de, bizde de. "Piyasa koşulları"; aptal bulduklarını sevmiyor, duygusallıktan haz etmiyor, hatıralarla ilgilenmiyor; yerel yahut ulusal sevdalardan tabii ki hoşlanmadığı gibi, kimi işlerin başka türlü de görülebileceğine dair hiçbir itirazı, alternatif arayışını kabul etmiyor. Bu akıllılık, rasyonellik, gerçekçilik çağrısının aslında akılla filan ilgisi yok. Çünkü size akıl bırakmıyor. Sizin aklınızın, duygularınızın, kültürünüzün, imkânlarınızın daha insani, sosyal bir sentezine fırsat vermiyor. Sizden, "standart bir akıl"a tutsak olmanız isteniyor.
Seydişehir işçileri de bu yüzden kendilerini esir aldı. Bir başka aklın teslimiyet çağrısına karşı kendi kendilerini esir alıp bağladı. Bugünün dünyasında, bugünün "akıllar, fikirler, rasyonaliteler, gerçekçilikler, uyumlar, küreselcikler" Türkiye'sinde bunun bir manası var mıdır? Türkiye'nin tek, dünyanın en önemli alüminyum tesislerinden birinin artık "ölü eşek" olduğu söyleniyorsa, madeni enkaz haline geldiği ileri sürülüyorsa, devlete millete yük, zararının büyük olduğu (kâr ettiğinde bile) tekrarlanıyorsa... Tek kurtuluşun özelleştirme olduğu, işte bakın görücülerin de bulunduğu anlatılıyorsa... 2 bin işçinin, ailelerinin, Seydişehir halkının kendilerini "fabrika"ya, "tesis"e, "ağır sanayi"ye zincirlemesinin manası var mıdır? Piyasanın ileri koşusunun önünde dikilen bu gericiliğin manası var mıdır? Manası yoktur, o yüzden polis sürülür, gözlere, burunlara, ağızlara biber gazı sürülür. Yıllardır yatırım yapılmayarak koca tesisin kasten komaya sokulduğunu, buna rağmen yıkılmadığını filan söylemeye çalışanlar, işte o akıldan yoksundur; akıllarına biber sürülür.
Seydişehir işçileri, protestoda, sakallıdır. Seydişehir işçilerinin çoğunun eşi, başörtülü, türbanlıdır. Konya Seydişehir'de AKP hatırı sayılır bir destek bulmuştur. Seydişehirli'nin kafası karışmış, AKP'li kimi bakanın, kimilerinin tatil köylerinde Rus bağlantılı Seydişehir pazarlamalarının göbeğine oturmasına, yani o kadar mali işlere dalmasına şaşırmıştır. O yüzden, Seydişehirli; inancının yanına tepkisini, öfkesini, hani hiç hoşlanılmayan deyişle sınıfını filan koyar; elinde Türk bayrağıyla biber gazını yer. "Piyasa" bütün bunları çok ilkel bulur; bu devirde, safraların bir an önce işlerinden, ekmeklerinden, alışkanlıklarından, yörelerinden koparılmalarını "üstün akıl" adına talep eder. Bir ülke, gözbebeği olabilecek bir kamu tesisi için "acaba başka türlü canlandırabilir miyim" diye düşünmeye bile üşeniyorsa, bu kadar gerçekçi biçimde uyuşmuşsa, "piyasa aklı" haklıdır. İzmit SEKA, Seydişehir Alüminyum, Ereğli Demir... Vedalaşma zamanıdır! Bu devirde kamu, işçi, halk filan olmayın... Akıllı olun! Ekonominin düzelmesi için, insanların üzülmesi normaldir!
|