| |
Hayırda hayır aramak
Sadece AB'nin 25 üyesi değil, Ankara da bu hafta sonu Fransa'da yapılacak Avrupa Anayasası referandumuna kilitlendi. Avrupalılar'ın korkusu, Fransızlar'ın "hayır"ıyla AB'nin belirsizliğe, hatta çözümsüzlüğe sürüklenmesi. Ankara'nın kaygısı ise kendi derdine düşecek AB'nin genişleme sürecine ara vermesi ve Türkiye ile müzakereleri askıya alması. Ancak biz Fransa'nın ret oyundan sonra ortaya çıkacak yeni koşulların Türkiye'ye zarardan çok yarar getireceğine inanmaya başladık. Özellikle Almanya'da, Schröder koalisyon hükümetini genel seçimleri bir yıl öne çekmek zorunda bırakan Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerinden sonra. Almanya etkenini en sona bırakarak gerekçelerimizi sıralayalım. Her şeyden önce, Fransızlar'ın Avrupa Anayasası'nı reddetmeleriyle Türkiye'nin üyeliğini Fransa'da referanduma götürme koşulu anlamını, hatta meşruiyetini yitirmiş olacak. Çünkü o koşul Cumhurbaşkanı Chirac'ın talebiyle, Fransız Anayasası'nı Avrupa Anayasası ile uyumlu hale getirmek için yapılan anayasa değişiklikleri çerçevesinde konuldu. Avrupa Anayasası reddedilince, Fransa Anayasası'ndaki değişikliklerin de geçerliliği kalmayacak.
İmtiyazlı ortaklık çöpe İkincisi, AB Anayasası'nın reddiyle, hem Türkiye'ye dayatılmaya çalışılan imtiyazlı ortaklık formülünün, hem de müzakere sürecinde getirilebilecek yeni kriterlerin yasal dayanağı kalmayacak. İmtiyazlı ortaklık seçeneği AB sistemine bu Anayasa ile monte ediliyor. 57'nci maddede AB'nin komşularıyla imtiyazlı ilişkiler kurabilmesi öngörülüyor. Türkiye karşıtları işte bu maddeye can simidi gibi sarıldılar. Yine söz konusu Anayasa'da üye olmak isteyenler için "Avrupa'nın değerlerini paylaşmak" diye formüle edilen yeni bir kriterler demeti yer alıyor. Sadece kavram olarak sıralanan bu değerlerin geniş yorumu Türkiye'ye kolayca "Bize uymuyorsunuz" yanıtı verilmesine neden olabilir. Fransa'da "Türkiye'ye daha kolay hayır diyebilmek için Anayasa'ya evet deyin" kampanyası yürüten merkez sağdan bir grup da işte bu iki silahı kullandı: Anayasa'daki imtiyazlı ortaklık ve Avrupa'nın değerleri maddeleri.
Blair'e koz vermek Üçüncü gerekçemiz iç dinamiklerle ilgili: Fransa'nın "hayır"ı Türkiye'deki reform sürecini hızlandıracak. Bu sonuçtan Türkiye'yi sorumlu tutmaya kalkışacakların ellerini zayıflatmak için Ankara, 3 Ekim'e kadar olan süreçle ilgili yeni bir yol haritası hazırlamak zorunda kalacak. Gelelim, Almanya faktörüne... Berlin'deki şoka Paris'teki deprem eklenirse, FransaAlmanya fay hattı kırılır. Çünkü iki ülkede de iktidar değişir. Bunun sonucu AB'nin motoru, kalbi, hatta karar merkezi diye tanımlanan FransaAlmanya ekseni parçalanır. Avrupa'nın diğer güçlerinin öncülüğünde yeni oluşumlar doğar. Böyle bir oluşumun başını da kesinlikle İngiltere çeker. Tony Blair hükümetinin AB vizyonunun Türkiye'nin üyeliğini kolaylaştırdığını, hatta Türkiye'siz bir AB'ye karşı çıktığını hatırlatalım. Üstelik 3 Ekim'deki müzakereler İngiltere'nin dönem başkanlığında açılacak. Bundan büyük şans olur mu? Yeter ki Babacan'ın da vurguladığı gibi hükümet "Soğukkanlılığını korusun, reform sürecine bağlı kalsın." Ve Baykal'ın dün Kudüs'ten gönderdiği uyarıdan yararlanıp, "AB sürecindeki yönetim yanlışlarını düzeltsin." Tabii hedefi gerçekten AB üyeliğiyse...
|