Erdoğan'ı Washington'da bekleyen hava
Başbakan Tayyip Erdoğan, iki hafta sonra Washington'a üçüncü resmi gezisini yapacak. Gezinin önemini, önümüzdeki haftalarda masaya nasıl bir gündem konduğu belirleyecek. Ancak son günlerde ABD başkentinde Türkiye'yle ilgilenen çevrelerle yürüttüğüm telefon trafiğinden edindiğim izlenim, Washington'un Başbakan'ı, iki yıl öncesine kıyasla "coşkusuz" bir ruh haliyle beklediği yolunda. Yanlış anlaşılmasın Türk-Amerikan diyaloğunda elle tutulur bir sorun yok. Bir kriz, basılan bir düğme, ya da sıkıntı yok. Tam tersine kağıt üzerine iki ülke çeşitli başlıklar altında işbirliğini yürütmekte. Ancak Washington'dan telefonla ulaştığım üst düzey bir yetkilinin tanımıyla "Stratejik vizyonlarımız örtüşüyor mu emin değiliz." Aynı kaynak devam ediyor "Haziran'daki NATO zirvesinde amacımız, tüm dünya ve Avrupa nezdinde Türkiye'nin önemini yükseltmekti. Başkan Bush'un ortaya koyduğu çok net bir vizyon var. (Orta Doğu'da reformdan söz ediyor) Türkiye'yi de yakın bir dost hatta bir ortak olarak düşündük. Ancak Türkler bunu istemedi. İncirlik'in kargo üssü olarak kullanımına izin verilmesi bizim için büyük mesele değil. Önemli olan, Türkiye'nin daha genel anlamda masada olup olmayacağı. Kendi isteğiyle böyle olmamayı seçti. Şimdi Erdoğan'ın ikili ilişkilerde nasıl bir vizyon ortaya koyacağını merak ediyoruz." Kuşkusuz 8 Haziran randevusunun en önemli yönü, şu "ortak vizyon" meselesinin ne olacağı. Ulaştığım diğer yetkililer de benzer bir üslupla "Eric Edelman'a yapılanlar"dan, kendi politikalarına ters gördükleri Suriye açılımından, Metal Fırtına ve anti-Semitizm'den, "ikili ilişkilerdeki psikolojik sis" diye tanımladıkları Amerikan karşıtlığından şikayet etti: "Son haftalara kadar kimse çıkıp ABD bizim dostumuzdur demedi." (Burada Başbakan Erdoğan'ın birkaç hafta önceki AKP grup toplantısında ve dün de New York'taki Türk Günü'ne gönderdiği tebrikte üstüne basarak TürkAmerikan ittifakının önemine değindiğini hatırlatalım.) Kısacası Washington'un Ankara'ya bakışında, resmi demeçler ve diplomatik lakırdının arkasında, hissedilebilir bir duygusallık, bir kırgınlık var. Belki de bundan dolayıdır ki, Beyaz Saray hala Erdoğan ziyareti konusunda resmi bir açıklama yapmadı; ancak Yunan Başbakanı Kostas Karamanlis'in ikinci resmi ziyaretini yapacağını açıkladı. Her iki ziyaret de yarım saat görünüyor. Amerikalı yetkililere Emine Erdoğan'ın Laura Bush'la görüşüp görüşmeyeceğini sorduğumda ise, manidar bir üslupla Emine Hanım'ın Suriye ziyaretiyle ilgili soruyla karşılaştım. Kısacası Türk-Amerikan diyaloğunun henüz eski kimyasını yakalayamadığını söylemek yanlış olmaz. İlginçtir ki ilişkilerin askeri boyutu, Ocak sonunda Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ'un "TürkAmerikan ilişkileri tek bir konuya indirgenmeyecek kadar kapsamlıdır" cümlesiyle start alan yeni bir yakınlaşma safhasında. Bu bağlamda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün geçen ay Harp Akademilerinde yaptığı konuşmada ABD'nin Orta Doğu'da reform ve demokratikleşme taleplerine verdiği entelektüel destek, Washington tarafından memnuniyetle karşılanmış gözüküyor. Ancak ilişkinin siyasi boyutu, "vizyon meselesi" nedeniyle bir sis perdesi gerisinde. Doğru ya da yanlış, ancak Washington'un gözünde Ankara'nın bazı açılımları, ABD'nin "değişim" istediği bir dönemde Orta Doğu'da "statükoyu koruma" amaçlı görülüyor. İşte bundan dolayı Erdoğan'ın Beyaz Saray ziyaretinde vereceği mesajlar son derece önemli. Erdoğan'ın elinde, reform konusuna yalnız sözel bir vurgu yapmak yerine, Türk-Amerikan dostluğunu, farklı bir arayış ve vizyon etrafından yeniden tanımlama imkanı var.
|