Organik enginar ve ekolojik nikâh şekerleri!
Önümde bir manav fişi var! Bakıyorum bakıyorum gözlerime inanamıyorum. Sanki meyve - sebze değil, toptan mücevher alınmış! Listede salatalık, enginar, "çeri domates" gibi kalemler var. Yanlarındaki fiyata bakınca, bunların sebzelerin gerçeği değil de, sanki enginar şeklinde altın bir broş, salatalık şeklinde zümrüt kolye ucu, ne bileyim yakuttan yapılmış çeri domates biçimli yüzük falan olduklarını sanabilirsiniz! Şöyle ki, örneğin, salatalık denen, tatsız kokusuz nesne 5 YTL tutmuş. Enginarların tanesi 3 YTL! Böylece altı adet enginara bir yazlık elbise fiyatı verip, gelmişim! Bezelyesi, havucu, patatesi, derken, porsiyon maliyeti 10 YTL'den aşağı olmaz! Eh şimdi sıkıysa, yenmesin de, atılsın o zeytinyağlı enginar! Efendim, olay şundan ibaret: Bir süre önce, hormonlu sebze meyveyle ilgili berbat bir yazı okudum. Yol açtığı hastalıklar, şunlar bunlar. Ve tabii, hemen organik ürünler sattığını, kendi çiftliği olduğunu söyleyen bir manava yatay geçiş yaptım. Ancak, eskiden aylık manav alışverişi yaptığım parayla, artık altı adet enginar alabildiğimi yeni fark ettim! Ev ekonomisi konusunda çok parlak sayılmam. Hatta, "ev savurganlığı" alanında ders verebilecek düzeydeyim diyebilirim. Mevsim ne mevsimi, hangi sebze turfanda, hangi deterjanda indirim var, palamut ucuzladı mı, balık kavağa çıktı mı, hiç bilmem. İlgilendiğim, hepsinden önemlisi, zaman ayırabileceğim bir husus değil! Ayşe Hanım eksikleri liste yapıyor, ben de bildiğim yerlerden alıyor veya aldırıyorum. Ama son zamanlardaki manav alışverişi bütçesi dikkatimi çekince, organik gıda üretip satmanın, yüksek rating'li, bol ödüllü bir komedi dizisini yazıp oynamaktan çok daha fazla para kazandıracağını böylece keşfetmiş oldum! Tarım ne zaman bu hale geldi gerçekten bilmiyorum. Yani zaten toprağa tohum ekip, sulayıp, sonra meyvesini toplama işlemi, nasıl "organik olmayan" bir hale getirildi de, organiği bu kadar ender rastlanan, değerli ve pahalı oldu acaba? 10 yıl kadar önce üstünden yedi-sekiz bebek çilek çıkan, yumruk büyüklüğündeki çilekleri görünce şüphelenmiştim gerçi.
BÜTÇE SARSILIYOR Geçen sene şekli yuvarlaktan çok şekilsiz bir uzaylıya benzeyen, kim bilir hangi hormonlarla bu hale gelmiş domates, buzdolabında karşıma çıkınca, üzerine de bahsettiğim yazıyı okuyunca "Yok" dedim, "Bitti bu iş. Organik ürünlere geçiyoruz!" Ne var ki, önce hormonsuz bahçe domatesiyle, lavantalı kurabiyelerle başlayan "organik ürün yolculuğum" alıp başını gitmiş! Sadece meyvesi sebzesi değil, baklagilinden ununa, şarabından zeytinyağına, tamamen "organik" hale gelmiş mutfak! İyi, hoş. Ne var ki her bütçeye uygun değil. Tam bu yazıyı yazarken Buğday dergisinin son sayısı geçti elime. Buğday'cılar bu işi iyi biliyorlar. Nerede nasıl tarım yapılıyor, ne organik ne değil, doğal giysiler (onların da yapayı var) nerede bulunur, ekolojik nikâh şekeri (şaka değil!) nereden temin edilir, her türlü bilgiye sahipler. Verdikleri adreslerden bazıları, bizim sosyetik manav gibi değil. Daha küçük işletmeler ve organik ürünleri daha normal fiyatlara bulacağınız yerler. Yaptığı işten sıkılanlar için de yeni bir saha olabilir organik tarım. Ama niyetiniz sadece sağlıklı yaşamaksa, uzaylı şeklinde domateslerden, "ekolojik olmayan nikâh şekerlerinden" gına geldiyse (!), ya da benim gibi kazandığınız paranın hatırı sayılır bölümünü enginara harcıyorsanız, www.bugday.org'a veya derginin kendisine bir göz atın bakalım! Avrupa Yakası neden erken başladı: O kadar çok e-mail geldi ki, buradan cevaplamak zorunda kalıyorum. Evet, çarşamba akşamı Avrupa Yakası'nı kaçırdınız. Çünkü, aniden, her zaman başladığı saatten 20-25 dakika erken yayına giriverdi. Sebep atv'nin canlı yayında maça bağlanmak zorunda olmasıydı. Yakın zamanda tekrar böyle bir şey olacağını sanmam, merak etmeyiniz. Bir önceki hafta da "Galatasaray-Fenerbahçe maçı yüzünden seyredemedik" diyenlere ise sevgiler! Seyretseydiniz efendim! Şaka bir yana, kaçırdığınız bölümler için akşam üstü haber öncesi tekrarlarımızı takip edebilirsiniz.
|