| |
Bir resim çizdim...
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur'un öldürüldüğü operasyonu yöneten Emniyet Müdür Yardımcısı birinci sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ederken, operasyona katılan dört polis de, dava başlamadan önceki görevlerine dönmüş... Olayı 'yargısız infaz' olarak tanımlayan İnsan Hakları Derneği hakkında ise dava açılmış... Sol görüşlü tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde başlattığı açlık grevlerini sona erdirmek amacıyla yapılan ve otuz iki kişinin öldüğü 'Hayata Dönüş Operasyonu' sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde hayatlarını kaybedenlerin yakınları ile yaralıların şikayeti üzerine jandarmaya yönelik başlatılan savcılık soruşturmasından, olayın üzerinden dört buçuk yıl geçmesine rağmen sonuç alınamıyormuş. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, personel ismiyle ilgili bilgi ve belgeye rastlanamadığını söylemiş... Lale Operasyonu'nda tutuklanan yeraltı dünyasının etkili bir isminin Yargıtay'dan davalarının seyri konusunda bilgi aldığı ortaya çıkmış... Dünkü gazetelerden çıkardığım Türkiye'nin boy fotoğrafının "yargı" boyutunda bunlar vardı...
Felç olmuş adalet kadar, yoksulluk da toplumsal resmin bir başka kara yüzüydü. Başbakanlık'ın hazırladığı "Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma, Sosyal Güvenlik Reformu, Sorunlar ve Çözüm Önerileri" başlıklı raporda "yoksulların" durumu resmedilmişti... Türkiye'de nüfusun yüzde 1.35'inin "açlık sınırında" olduğu hatırlatılıyordu... Nüfusun yüzde 27'sinin ise "yoksulluk sınırının" altında yaşadığı vurgulanıyordu. Türkiye'nin "en yoksulları" şöyle sıralanmaktaydı: Mevsimlik işçiler... Mevsimlik işçiler arasında yoksulluk oranı yüzde 45'e ulaşıyordu. İkinci sırada kırsal kesimde çalışan ve daha ziyade köylerdeki genç kız ve kadınları kapsayan "ücretsiz aile çalışanları" yer alıyordu. Yüzde 35 oranında bir yoksulluk barındırıyorlardı. Üçüncü sırada, bir "risk grubu" olarak 15 yaşından küçükler vardı. Bu grubun yoksul olma riski yüzde 34.6 idi. Dördüncü sıradaki işsizlerin yoksulluk riski bile yüzde 32 ile gençlik çağının kapısındakilerden daha düşüktü. Yoksullar kayıt dışı istihdam ediliyordu. Hem ücretsiz aile çalışanlarının, hem de yevmiyelilerin yüzde 82'si kayıt dışı kapsamındaydı. Bu, çalışabilir yirmi küsur milyon civarındaki insanımızın 11 milyonunun herhangi bir sosyal güvenlik kaydının olmaması anlamına geliyor. Sosyal güvenlik sistemi mevcut kör topal haliyle sadece çalışabilir nüfusun yüzde 48'ini kapsıyor. Üstelik bu yetersiz hali ile 1994 ila 2004 yılları arasında Hazine'ye getirdiği yük 475 milyar YTL...
Resmin üçüncü yüzüne de gençlerin halini koydum... Dünkü gazetelerde bu konuyla ilgili iki ayrı çalışmaya rastladım. Birincisi "Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği" desteğiyle Doç. Dr. Kültegin Ögel'in yaptığı araştırmaydı, diğeri ise Ankara Genç İşadamları Derneği'nin bir çalışmasıydı. İlk araştırma sonucu, liseli gençlerin yüzde 20.9'unun sinemaya gitmediği, yüzde 32'sinin spor yapmadığı, yüzde 33.7'sinin internete girmediği ve daha vahimi yüzde 16.1'inin depresyonda olduğu anlaşılıyordu... 18-25 yaş grubunu kapsayan ikinci araştırma ise gençlerin yüzde 31.7'sinin okul kitapları dışında kitap okumadıklarını göstermekteydi... Sinemaya gidenlerin oranı yüzde 20 civarındaydı. Tiyatro, opera ve baleye gidenlerin oranı ise çok daha düşüktü. Esas haşır neşir oldukları televizyonda ise en çok magazin ve spor programlarını izliyorlardı. Gençlerin yüzde 37'si gelecekten kaygı duyarken, yüzde 36'sı işsizlikten ürkmekteydi. Yüzde 58'i ise bir başka ülkede yaşamak arzusundaydı.
Bugün Cumartesi... 21 Mayıs 2005... Yukarıdaki resmi dünkü gazetelerden çizdim... Dikkatlice bakın. Ne görüyorsunuz?
|