Türkiye'nin geçen yıl, ağırlığı ilaç olan eczacılık ürünleri ithalatının 2.5 milyar dolar olarak gerçekleştiği, bu rakamlarla ilaç ithalatının, en büyük ithalat kalemlerinden olan petrol ithalatının yarısına ulaştığı bildirildi.
Ankara Ticaret Odası (ATO) ve Tıp Kurumu'nun birlikte hazırladığı İlaçtaki Ur: Dışa Bağımlılık'' adlı raporunda, Türkiye'nin ilaç harcamaları, ithalatı ve SSK hastanelerinin devrine ilişkin görüşlere yer verildi. Rapora göre 2003 yılında Türkiye'nin ilaç harcaması üretici fiyatlarıyla 4.3 milyar dolar, tüketici fiyatlarıyla (perakende/eczane satış) 6 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Türkiye ilaç pazarı, dünyada en hızlı büyüyen ikinci ilaç pazarı oldu. Yalnızca 2003 yılında üretici fiyatlarıyla ilaç tüketimi yüzde 40 oranında artış gösterirken, geçen yıl ağırlığı ilaç olan eczacılık ürünleri ithalatı ise 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Raporda, Türkiye'nin yılda 5 milyar dolara yakın petrol ithal ettiğimiz düşünüldüğünde, petrol ithalatının yarısı kadar da ilaç ithal ettiği belirtildi.
Rapora göre, Türkiye'de toplam sağlık harcamalarının yarıya yakınını ilaç harcamaları oluşturuyor. Gelişmiş ülkelerde ise ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı yüzde 10-18 civarında.
Raporda, Türkiye'nin ilaçta dışa bağımlı olduğu belirtilirken, söz konusu bağımlılığın her geçen yıl daha da arttığı ifade edildi. Raporda, Tıp Kurumu Başkanı Mehmet Altınok'un ilaç ticaretine ilişkin şu görüşlerine de yer verildi: ''2004 yılında ilaç ve diğer eczacılık ürünleri ithalatımız 2.5 milyar dolara ulaşırken, ilaçta ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 10'un altına düşerek bu alandaki ticaret açığımız 2 milyar dolara çıktı. AB ülkeleri ise ilaç ticaretinde yılda 40 milyar avro fazla veriyor. Uluslararası ilaç şirketleri Türkiye'deki ilaç pazarının yüzde 60'ından fazlasını elinde tutuyor. Sektörde yaşanan hızlı tekelleşme ise pazarın rekabetçi yapısını bozuyor. Uluslararası şirketlerin patent, veri koruması ve veri imtiyazı gibi dayatmaları nedeniyle Türkiye, ilaç sektöründe büyük zarara uğruyor. Bu şirketlerin pazarladığı ilaçlar fikri mülkiyet haklarıyla korunan ithal ürün olmalarının etkisiyle çok pahalıya satılıyor.''
BİYOTEK İLAÇ PAZARI Rapora göre, tüm dünyada ve Türkiye'de modern biyoteknolojiye dayanan ve kısaca ''biyotek'' olarak adlandırılan ilaçların pazarı da, gittikçe büyüyor. Dünyada biyotek ilaç pazarı 2001 yılında yüzde 15 büyüyerek 27 milyar dolara, 2002 yılında ise yüzde 25'lik bir büyüme oranı ile 33.5 milyar dolara ulaştı. Biyotek ilaç pazarının 2005 yılında 50 milyar dolar, 2010 yılında da 100 milyar dolar olması tahmin ediliyor. Rapora göre, ABD, AB ve Japonya arasında ''kıran kırana'' bir biyotek ilaç rekabeti yaşanıyor. Çin, Hindistan, Güney Kore, Küba, Meksika, Arjantin ve Meksika gibi ülkeler biyotek ilaçların jeneriklerini üretiyorlar ve bu yolda önemli mesafe kat etmiş durumdalar. Türkiye ise aralarında insülin, büyüme hormonu ve hepatit B aşısının da bulunduğu, son derece pahalı olan biyotek ilaçları ithal yoluyla temin ediyor.
Türkiye'de, 2004 yılında 450 milyon dolar olan biyotek ilaç pazarının, 2010 yılında 1 milyar dolara çıkması bekleniyor. Raporda, Türkiye'nin de biyotek ilaçları üretebileceğine dikkat çekilirken, bu konuda için hızlı ve somut adımlar atarak, sanayi, üniversite ve devlet kuruluşlarının işbirliği yapması gerektiği vurgulandı.
İLAÇ HARCAMALARI Rapor uyarınca, sosyal güvenlik kurumlarının (Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK) toplam sağlık harcamalarının yarıdan fazlasını ilaç harcamaları oluşturuyor. Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'un sağlık harcamalarının yüzde 60'dan fazlası, SSK'nın sağlık harcamalarının yüzde 38'i ilaçtan oluşuyor. Yaklaşık 38 milyon nüfusu kapsayan SSK'nın 2004 yılı ilaç harcaması 2.4 katrilyon lira iken, 2.5 milyon nüfusu kapsayan Emekli Sandığı aynı yıl ilaca 1.5 katrilyon lira harcıyor. Bu rakamlar Emekli Sandığı'nın, SSK'nın neredeyse 15'te biri kadar bir nüfusu kapsadığı halde SSK'ya yaklaşan bir ilaç harcaması yaptığını ortaya koyuyor.
Diğer yandan 2004 yılında SSK'nın kapsadığı nüfus (38 milyon), Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nın kapsadığı nüfusun (Bağ-Kur 16.5, Emekli Sandığı 2.5 milyon olmak üzere toplam 19 milyon) iki katını buluyor. Buna rağmen SSK'nın yıllık ilaç harcaması 1,7 milyar dolar, Bağ-Kur (1,6 milyar dolar) ve Emekli Sandığı'nın (1,1 milyar dolar) ilaç harcaması toplamı ise 2,7 milyar dolar.
TIP KURUMU'NUN HASTANELERİN DEVRİNE İLİŞKİN GÖRÜŞÜ Tıp Kurumu, SSK hastanelerinin devri nedeniyle ilaç harcamalarının ve dışa bağımlılığın daha da artacağı görüşünde. Kurum, SSK ilaç alım modelinin tasfiyesi nedeniyle SSK ilaç harcamalarının en iyimser tahminle 2 katına çıkacağını, bunun da kuruma hükümetin öngördüğü gibi 400 trilyon değil 3 katrilyon liralık ek yük getireceğini öne sürüyor.
ATO BAŞKANI AYGÜN Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ise rapora ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'nin ilaç konusunda kuşatıldığı iddia ederken, ''Türkiye, ilaçta hapı yutuyor'' dedi. Türkiye'nin küresel kıskaçtan kurtulması için ulusal ilaç politikaları ve stratejilerinin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan ATO Başkanı Aygün, ilaç paralarının eczanelere ödenmemesi nedeniyle, eczanelerin birbiri ardına kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını belirtti ve şöyle devam etti: ''Olacaklar çok açık. Devlet, eczanelerin parasını ödemeyerek eczanelerin kapısına kilit vuracak. Bu sistem, bu tüketim ve dışa bağımlılıkla yarın hipermarketlerin bir köşesinde ilaç reyonları kurulacak. Bakkallar gibi eczaneler de yok olacak. Türk insanı, temel tüketim maddesi gibi ilaç tüketmeye doğru gidiyor. Türkiye yabancı ilaç mezarlığına döndü.''
Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer de, SSK'lıların sağlık ve sosyal güvenlik haklarını geri dönülemeyecek biçimde kaybedeceklerini öne sürerek, ''Bu, tam anlamıyla SSK'yı çökertme operasyonudur'' dedi.
İlaç harcamalarında baş döndürücü artışlar olacağını, faturanın da katkı payları ile dolaylı ve dolaysız vergiler artırılarak vatandaşlara ödetileceğini savunan Üçer, SSK'lının parası kadar sağlık hizmeti alabileceğine işaret etti.