Değişmeyenler
Bu sezon, hiç farkında olmaksızın, çok kısa süreli ani yağıp geçen bir yaz yağmuru gibiydi. Spor yazarından yöneticisine, futbolcusundan taraftarına kadar hiçbir şey anlamadık. Tadı, tuzu, yarışma zevki ve keyfi olmayan bir süreçti lig maratonu... Ne istikrarlı bir takıma ne de form tutup uzunca devam ettiren bir ekibe rastlayabildik. Üstelik lig lideri ve ikincisi bitime iki hafta kala şoka soktu taraftarlarını! Şampiyonluğa 'bir nefes kala' 5-1 gibi farklı bir skorla ezeli rakibine yenilen lider Fenerbahçe herkesi şaşırtırken; hemen ardından tehlikeli bölgeye yakın Ankaragücü'ne 1-0 yenilerek taraftarını hayal kırıklığına uğratıyordu. Kupa galibiyetiyle moral bulan Galatasaray ise şampiyonluk için daha çok asılması gereken maçta, kendi evinde Gençlerbirliği yenilgisi ile adeta 'şampiyonluğa veda' ediyordu. Lig lideri ve ikincisinin sezon biterken sergilediği bu inanılmaz tablo, ilgililerini derinden etkilerken onların 'kimyasını da değiştiriyordu' . Yönetici ve seyircideki bu ruhsal ve kimyasal değişiklikler hüküm sürerken şartları değişmeyen tek taraf, hocalar oluyordu. Onların morallerinin, demeç veya yaşantılarının değiştiğine, bu dengesiz yenilgilerine rağmen şahit olamadık. Bu anlamsız yenilgilerde mağdur olan başkanlara ve bir yıl öncesi mükemmel performanslarına rağmen gözden çıkarılan Van Hooijdonk ve Ümit Karan gibi futbolculara rastlanırken hocaların şartları değişmiyordu! Onlar hala 71. dakikada Hakan Şükür'ü oyundan çıkarabiliyor, şampiyonluğu risk etme pahasına Van Hooijdonk'u inatla oyuna almayabiliyordu! Böylece milyonlarca taraftarın hayalleri yıkılırken kendileri bir maç veya bir skorla kahraman ya da dahi olabiliyorlardı. Yani herkes mutsuzdu, hiçbir şey onların umurunda değildi. Bu hafta yeni bir derbiye şahit olacağız... Bu kahramanlar ne kadar kahraman; bu dahiler ne kadar dahi göreceğiz. Ardından da lig sonunda şairin dediği gibi; "Çekilir mi bu bela alem-i pür mihnet için" diyerek biletleri keseceğiz.
|