|
|
|
|
|
|
Amacı okurları huzursuz etmek
'Zaten Yoksunuz' diyerek 'var olmaya' davet ediyor yeni romanında Meltem Arıkan okurlarını. "Çünkü ancak var olduğunuzda gerçek aşkı yaşayabilirsiniz" diyor... Gerçek aşkı arayanlara da sorular sorduruyor, düşündürüyor, hatta rahatsızlık veriyor anlattıkları. Ama zaten o da açık açık söylüyor: Benim okuru huzursuz etmek gibi bir sorunum var.
Burası bir istasyon. Bilirsin işte, istasyona trenler gelir ve istasyondan trenler gider. Bizim trenimizin adı aşk... Aşk treni istasyona gelip durduğunda istersen biletini alıp trene biner ve gidersin. İstersen bilet almadan kaçak olarak binebilirsin. Tren gelir, bekler ve gider, sen öylece bakabilirsin. Kimi zaman aşk treninden birisi iner ve sen onu karşılarsın. Bazen trenin penceresinde birisini görürsün, o sana bakar, sen ona bakarsın ama tren gider. Arada sırada da aşk treni gelir ve istasyonda durmadan yoluna devam eder. Senin durumun hangisine benziyor? Bir düşünün, sizin durumunuz hangisine benziyor? Bu hafta yeni bir roman çıktı Everest Yayınları'ndan; ismi 'Zaten Yoksunuz'... Yazarı Meltem Arıkan, işte bu soruyla okuyucuyu gerçekten düşündürmeye başlıyor, rahatsız ediyor... Onun amacı da bu zaten, düşündürmek hatta kendi deyimiyle okuru huzursuz etmek! Geçen yıl da birilerini epeyce huzursuz etmiş ve kitabı yasaklanmıştı. Hatırlarsınız; 'Yeter Tenimi Acıtmayın' isimli romanı, 'Türk toplumunu tahrik ediyor, korkutuyor' denilerek Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından önce toplatıldı, iki ay sonra da artık kamuoyu baskısı mı dersiniz yoksa AB'ye uyum sağlamak mı, karar geri alınarak kitap 'serbest' bırakıldı. Ve bu 'yasaklı' roman, Yayıncılar Birliği tarafından '2004 Düşünce İfade Özgürlüğü Ödülü'ne layık görüldü... "Kitabımın yasaklanması hayatımda bir şey değiştirmedi, sadece o süreçte çok üzüldüm. Yazım kalitemde de bir şey değişmedi. Yoksa ben, ben olamam ki" diyen Arıkan'ın yeni romanı 'Zaten Yoksunuz'da okuyacaklarınız gerçekten farklı... Kurgusu, dili, karakterleri bildik aşk romanlarının çok dışında; felsefi, gerçeküstü, hayali yoksa çok mu gerçekçi? Belki de hepsi ama kesinlikle düşündürücü ve 'rahatsız' edici... Yani tam da onun istediği gibi...
* Bu kitabınızın ismi de diğerleri gibi 'zor'; 'Zaten Yoksunuz'... Neden? Evet benim bütün kitaplarımın ismi çok kolay konulacak isimler değil... İlk kitap 'Ve... Veya... Belki...' Orada soruları olan ama bu soruların ne olduğunu bilmeyen kadınlar vardı. İkinci kitap 'Evet... Ama... Sanki...' Soruların ne olduğunu, arayışının ne olduğunu bilse bile tam tanımlayamayan ama bir şey yakalayabilmiş kadınlar vardı onda da... Üçüncü romanda, 'Kadın Bedenini Soyarsa'da, kendi var oluş yolculuğuna çıkabilmeye cesaret eden bir kadın vardı. Soyunmak gerektiğini bilen ve soyunabilen bir kadındı... Eğer soyunabilirseniz korkularınız karşınıza çıkar, 'Yeter Tenimi Acıtmayın' işte bu korkuları anlatan ve bu korkulardan kurtulabileceğimizi anlatan bir romandı... Ve şimdi de 'Zaten Yoksunuz'... Çünkü korkulardan kurtulduktan sonra ağzınızdan ilk çıkacak kelime 'zaten yoksunuz' olur. Çevre için, diğer insanlar için... Yok olduğunuzu kabul ederseniz var oluşunuzu görürsünüz...
* Ya kitaptaki karakter isimleri... Yaprak, Yosun, Nisan, Doğa, Kaya, Rüya... Özellikle seçmiş gibisiniz? Bütün romanlarımda isimlerle çok uğraşıyorum. Genellikle doğadan isimleri tercih ediyorum. Doğanın çok gerçek olmasıyla ilgili... Bizler doğadan koptuğumuz için var oluşumuzdan çok uzaklaşıyoruz. Kaya ve Rüya da romanın içeriğine çok uygundu, o yüzden onları tercih ettim.
* Kitabın kurgusu da ilginç; 'gerçeküstü' bir bakış açısı... Yavaş yavaş dilim ona doğru gidiyor sanırım. Yoksa 'ben oturayım ve gerçeküstü bir şey yazayım' demedim ama kendi akışı içinde onu kendisi yarattı.
* Ve bilindik aşk romanlarından farklı bir kitap ortaya çıktı... Aşkla ilgili beylik bir sürü söz var, aşk romanlarında birbirine benzer şeyler var. Ben biraz daha farklı bir pencereden aşkı anlatmayı istedim. Evet kitabın aşka bakışının çok alışıldık bir bakış açısı olmadığını düşünüyorum. Belki 'İstasyon'un olmasıyla birlikte romanın akışı da değişti...
* Şu 'İstasyon'... Öyle bir yer var mı? Hayır tabii ki öyle bir yer yok.
* Kadınların böyle bir 'istasyona' ihtiyacı var mı? Var! Her kadın aşk acısı çekerken bir tek kendisinin o şekilde yaşadığını düşünüyor. Ama tüm kadınlar birbirine benzer duyguları yaşıyor. Aşkın o kadar içi boşaltıldı ve o kadar ucuzlatıldı ki... Oysa 'İstasyon'da gördünüz; aşk o kadar basit bir şey değil. Aşkın kendi içinde süreçleri vardır.
* Amacınız okuyucuyu rahatsız etmek gibi sanki? İlk romanımdan beri okurları huzursuz etmek gibi bir sorunum var. Çünkü ancak insanlar içsel olarak huzursuz olurlarsa sorular sorarlar. Aslında kitabın her yerinde düşündürmek istedim. Bir de ben okurla 'aşkta akıl var mıdır?' sorusunu kitabı okurlarken tartışmak istedim. Yüzde 90 'aşkta akıl yoktur' denir. Oysa aşkı bedenimizle yaşarız. Akıl bedenle entegredir, dokunmada da akıl vardır, ikisini ayıramayız.
BELGİN ÇOBAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|