| |
|
|
Her yerimiz topuk gibi
Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması gerektiğini belirleyen AİHM kararını yorumlayan dünya basınına bakın. Sanki Türkiye, sömürgelikten yeni bağımsızlığa kavuşmuş, Batı'dan ne gelirse 3'üncü Dünyacı reflekslerle tepki gösteren çocuk yaşta bir devlet. Hemen hemen bütün basın, Fransız'ı da, Amerikan'ı da, Slovak'ı da, İspanyol'u da, "Bakalım Türkiye şimdi ne yapacak" diye merakını seslendirmiş. Bunlar ne Osmanlı'yı, ne de Cumhuriyet'i biliyorlar. Yüzyıllar boyunca biz Türkler'in, dünya konjonktürü ile nasıl uyumlu bir devlet ve hukuk düzeni kurmaya çalıştığımızın, Tanzimat'ın da, Lozan'ın da, Cumhuriyet'in de, Demokrasi'nin de neticede "Çağdaş Dünya" ya ayak uydurmak için atılmış adımlar olduğunun farkında değiller. Bu adımların en sonuncusu, Avrupa Birliği üyeliği hedefi. Siyasi yelpazenin en milliyetçi partisi MHP iktidardayken idam cezası neden kaldırıldı sanki? Çünkü MHP'lilerin genlerinde de tarihten gelen "Devlet Bilgisi" var. AB'ye uyum için Anayasa'yı değiştirip, evrensel hukuk mevzuat ve içtihadını neden bağlayıcı metinler olarak kabul ettik? Çünkü "Hukukun Üstünlüğü" bizim ebedi Kızıl Elma'mız artık. AİHM "Öcalan yeniden yargılanacak" dedi diye, AB ile bağlarımızı kopartıp, kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi'nden de dışarıya mı çıkacağız yani? Hadi canım sen de! Bunlar Türkiye'yi, topuğundan başka vücudunun her yerinden öldürücü yaralar alabilecek, "Çelimsiz Aşil" sanıyorlar galiba. Son olarak "Truva" filmiyle de hatırlamamış mıydık efsanedeki Aşil'in öyküsünü? Buna göre "Aşil" adıyla bilinen yarı tanrı, bebekliğinde annesi tarafından ayağından tutularak, ölüler ülkesinin ırmağı Stiks'e batırılır.. Tam bu sırada tanrıların tanrısı Zeus gelir ve Aşil'in nehirde yıkanması yarım kalır. Topuğu Stiks suyu ile ıslanmayan Aşil'in, sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylenir. Nitekim Truva Savaşı'nda da Aşil, Paris'in zehirli okuyla topuğundan vurulur, tek zayıf noktasından aldığı bu yara yüzünden can verir. Batı basınına göre sanki Türkiye vücudunun sadece topuğu Stinks suları ile ıslanmamış bir Aşil içeriden ve dışarıdan ne gelirse gelsin, Türkiye topuğu dışında her yerinden yaralanabiliyor. Kürt meselesi, Ermeni sorunu, Fener patrikhanesi, Rum Pontus hayalleri, misyonerler, Ege anlaşmazlıkları, Kıbrıs, Kuzey Irak, şeriat tehlikesi, yabancılara mal satımı, vb. Sanki biz Türkler 12 senedir devleti ve hukuku öğreniyoruz. Sanki okyanus ortasındaki bir adadevletiz. Dünya bize vız geliyor sanki? Öyle olsaydı, önce Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ndeki askeri yargıcı çıkartmaz, sonra da DGM'leri toptan kaldırmazdık ki. AİHM'nin yargı gücünü kabul etmeseydik, Kıbrıslı davacı Rum bayan Loizidu'ya tazminat öder miydik? Generallerimiz tabii ki "Öcalan konusunda tarafız" diyecekler. Terörle mücadele tabii ki onların ana sorumluluğunda. Ama aynı generaller "Hukuk da bizim sorumluluk alanımızda" demiyorlar ki. Generaller de biliyor ki, hukuk herkesin ve her kurumun üzerinde. Aksi halde "Hukuksuz devlet, örgütlenmiş şiddettir" deniliveriyor artık çağdaş uygarlıkta.
|