|
|
Yalnız mısınız, değil misiniz?
Daha dün gibi, daha bir iki ay önce Türkan Saylan haykırıyordu: "Çocuk kızlar var" diyordu; "Büyük kentlerin batakhanelerinde alınıp satılan, uyuşturucu bağımlısı küçük gariban fahişeler. Çocukluklarını, gençliklerini yaşayamadan yitip giderler. Sonra, bir mesele olduğunda şikayet eder, 'önlem alınsın' deriz. İlgilenmeyiz. Aynaya bakmayı unuturuz." Ve soruyordu. "Suçlu onlar mı yoksa biz mi?"
Yine İstanbul sokaklarında yaşayan çocuklar üzerine bir araştırma yapılmıştı geçenlerde. "Kızların yüzde yetmişe yakını tecavüz mağduru. Yüze 40'ı madde bağımlısı.. Ve bu kız çocuklarının yüzde 40'ı, Doğu illerinden kopup gelmiş." Şimdi, bu vahim tablolar sık sık yüzümüze çarparken ve kanımızı dondurmaya devam ederken. Dün, sabah saatlerinde. atv'de, Ayşenur Yazıcı'nın sunduğu, Şafak Bakkalbaşıoğlu'nun yönettiği Yalnız Değilsiniz programında akıllara durgunluk veren bir "insan öyküsü" gelip geçti. Tam da gününe denk düştü! Tam da Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Haydi Kızlar Okula" kampanyasının ikinci yıldönümüne, Bakan'ın "Kampanyamız başarılı gidiyor" biçimindeki açıklamasını yaptığı saatlere!
"İki genç kızın sarsıcı ekran serüveni" diye özetlenebilecek iki saatlik yayında koca bir dünya saklıydı aslında! Güvenlik nedeniyle adları verilmeyen, yüzleri maskeyle gizlenen, biri 26, diğeri 22 yaşında iki kız kardeş, Ayşenur'un karşısına geçti ve başladılar anlatmaya.. Anlattıkları, özetle şuydu. 11 çocuklu bir ailenin en büyük iki çocuğuydular. Mersin'de yaşıyorlar. Hiç okula gitmemişler. Yani okuma yazma bilmiyorlar. Diğer kardeşleri de tabii. Üç beş ay önce evlerinden (babalarından) kaçıp, bir başka kentteki yakınlarının yanına sığınmışlar! İnşaat işçisi babaları, annelerine ve kendileri dahil tüm çocuklara yıllar yılı şiddet uyguluyor. Baba, "Kız çocukları okumaz!" diye hiçbirini okula yollamıyor! Kimliklerinin ve saklandıkları yerin açığa çıkması halinde babalarının kendilerini bulup öldürebileceğinden korkuyorlar. Ve "Medet ya televizyon!" deyip "Bizi okutun okuma yazma öğrenmek istiyoruz" diye çare arıyorlar, "Yalnız Değilsiniz"e sığınıyorlar!
Şimdi, bu fotoğrafa bakıp "2000'ler Türkiye'sinde nasıl olur böyle şey!" biçiminde snop bir anlayışa girmeyeceğim. Tabii ki şaşıracağım ancak böyle durumların ya da benzerlerin hala var olduğunu hatta, daha da acılarının gelip geçtiğini yan cebime koyarak hayret edeceğim! Çünkü biliyorum ki, bu ülkenin dört bir yanında biçimleri farklı ama hep kanamalı daha pek çok yara, yani "yaralı kız"ımız var. 13-14 yaşında "zorla" evlendirilen... Sayıları yüz binlerle ifade edilen ve hiç okul yüzü görmeyen. Yaşamları paramparça.. Büyük kentlere göçüp alt üst olan daha pek çok kız çocuğunun yaşadığını herkes biliyor, hepimiz görüyoruz.
Üzüldüğüm.. Ülkede "güllük gülistanlık bir hayat" gelip geçtiği havasının yaratılması.. Bir yurttaş olarak kırıldığım, bunları dile getirmenin demode bir anlayış olarak algılanması. Öfkelendiğimse, gözlerin kör kulakların sağır olması! Raporlar acı ve gerçektir. Ekranlara yansıyanlarsa "canlı"dır, dokunaklıdır ve tartışmaya dahi gerek bırakmaz!
Dün, sabah saatlerinde. atv'de, Ayşenur Yazıcı'nın sunduğu, Şafak Bakkalbaşıoğlu'nun yönettiği Yalnız Değilsiniz programında, "babaları tarafından öldürülme korkusuyla" yüzlerine maske takan, kimliklerini gizli tutan iki genç kız kardeş gelip geçti. Program sunucusuna yalvarıyorlardı. "Okuma yazma öğrenmek istiyoruz!" Tam da Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Haydi Kızlar Okula" kampanyasının ikinci yıldönümüne, Bakan'ın "Kampanyamız başarılı gidiyor" biçimindeki açıklamasını yaptığı saatlere denk düşmüştü Yalnız Değilsiniz"!
|