Söz artık hukukun
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dün Abdullah Öcalan ile ilgili beklenen kararını verdi. Her mahkeme kararı gibi bu karar da tartışılacaktır, tartışılması gerekir. Ancak ortada bir mahkeme kararı olduğu için gereğinin yapılması da kaçınılmazdır. Öncelikle şu hususun altını çizmek gerekir. AİHM, esasa ilişkin bir değerlendirme yapmamıştır. Bu karar Öcalan'ı aklayan bir karar değildir. AİHM'nin "Adil yargılama ihlal edildi" demesi, Öcalan'ın bir terör örgütü lideri olduğu, ciddi insanlık suçları işlediği ve bu suçlarından ötürü dünyanın bütün mahkemelerinde mahkum olacağı gerçeğini değiştirmez. Bu arada, özellikle hatırlanması gereken bir husus var. AİHM, Avrupa Birliği'nin yargı organı değil, Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi nezdindeki bir mahkemedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin münhasır yorum makamıdır ve Türkiye, bu mahkemenin yargı yetkisini kabul etmiştir. Hafta başındaki yazımda vurgulamıştım, altını tekrar çizeyim. Öcalan ve PKK, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı silahlı bir kalkışmaya girişmiş ancak Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında ağır askeri bir hezimet almıştır. Örgüt lideri kaçmak zorunda kaldığı Kenya'da kıskıvrak yakalandıktan sonra ideolojik ve siyasi bir teslimiyet sürecine girmiş, fikren de bir hezimet dönemi yaşamıştır. Öcalan bugün geçmişte savunduğu, uğruna binlerce masum insanın kanının dökülmesine yol açtığı bütün fikirlerini ve eylemlerini "adeta bir itirafçı düzeyinde" mahkûm ettiğini iddia etmektedir. Buna şunun için değiniyorum: Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütü PKK ve onun lideri karşısında moral açıdan, siyasi açıdan, ideolojik açıdan ve askeri açıdan tam bir üstünlük sağlamıştır. Bu sebeple eğer Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler veya yetkisini kabul ettiği AİHM kararları ve kendi hukuk düzeni, örgüt liderinin yeniden yargılanmasını gerektiriyorsa Türkiye'nin bundan kaçınması için bir neden yoktur. Her ne kadar Türkiye'nin çağdaş uygarlık yolunda, demokratik hukuk devleti olma kararlılığında ve AB hedefine varma çabalarında AİHM'nin kararını bir provokasyon unsuru olarak kullanmak isteyecek kesimler mevcut olsa dahi, dış mihraklarca desteklenen koskoca bir silahlı kalkışmayı yenilgiye uğratmış bir Türkiye'nin muhtemel provokasyonların da üstesinden geleceğinden kuşku duymamak gerekir. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan tek şey, hakkı olan özgüvenden hiçbir eksiklik duymadan ulusuna, imkân ve kapasitesine inanmak ve çağdaş uygarlık yolundaki hedefine kararlılıkla sahip çıkmaktır. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun gereği yapılmalıdır.
|