Zirveden aşağı demokrasi
Bazı İngiliz gazetelerinin tam da kendi ülkelerindeki seçim sistemini sorguladığı günlerde Bush'un çok anlamlı (!) Gürcistan ziyareti kusursuz bir pişkinlik ayini şeklinde geçti. Bu ayin aynı zamanda, mahalli kukla diktatörlükler çağının açılış merasimidir. Öyle görünüyor ki, şimdiye kadar bilinen en az arızalı demokrasilerin gerileme, 'Soros demokrasileri'nin yücelme süreci başlamıştır! Nitekim ABD başkanı ile Gürcistan cumhurbaşkanı 'bozacının şahidi şıracı' misali birbirlerini pullayıp alladılar, yağlayıp balladılar da, hiç kimsenin midesi bulanmadı. Hazım yeteneğimiz Bush'un sözleri ile cilalandı: - Gürcistan sadece bölgeye değil bütün dünyaya özgürlük ve demokrasi için ilham kaynağı olmuştur. Tabii efendim, ne demek, hepimiz bir Saakaşvili de bizden çıksa diye Amerika'da eğitim görmüş parlak oğlanların yollarını gözlüyoruz!
Kendimizi kandırmayalım; demokrasi kültürü beklenenden çok daha erken, hem de ecişbücüş haliyle zirve yapıp hızla kokuşma sürecine girdi. Önce seçimin ve seçilmenin yüksek maliyeti demokrasiye inancı kirletmeye başlamıştı. Sonrasında gelenin gideni aratmaması, her dönemde nihai boruyu sermayenin öttürmesi, özellikle de özgür basının büsbütün reklam kölesi haline gelmesi sonucu vatandaşların çoğunu 'oylarımızla sistemi etkileyebilmemiz imkan ve ihtimal dahilinde değil' duygusu sürükledi. Öyle ki; artık demokrasiyi diktatörlük ve oligarşilere karşı saygın bir seçenek olarak görmek, bizim futbol fanatiklerimizin yaptıkları 'tabut şakaları'nı hakiki bir defin merasimi zannetmekten farksız bir yaklaşımdır. İngiliz demokrasisinde bile halkoyu anlamsız hale gelmeye yüz tutmuşsa insan doğasının yan ürünü diktatörlük şekil değiştirerek kendine yeni bir altın çağ hazırlıyor demektir. Küresel tek imparatorluk hülyası yolunda bu yönelim, 'sandıktan çıkma sınırlı yetkili diktatör' modelini yumuşak bir geçişle yerleştirebilir. İngiltere'nin liberal eğilimli gazetesi Independent son seçimi yorumlarken açıktan açığa 'artık demokrasimiz yok' demektedir. 'Dar bölge' seçim sistemi ile halkın iradesinin meclise yansımadığını belirten gazetede görüş belirten okurlardan kestirip atmış: - Bu memleketteki sistem diktatörlüğe eşit; çünkü oyların yüzde 36'sını alan bir parti, katılım oranı yüzde 64 olan bir halkı yönetiyor; sonra da kalkıp Ortadoğu'ya demokrasi dersleri veriyoruz. Gazetenin yer verdiği bir başka okur mektubu da şöyle diyor: - Biz eskiden karı koca nispi sisteme kesinkes karşı çıkardık. Bunun ülkeyi İtalyan usulü başarısız koalisyonlara, hiçbir partinin çoğunluğu bulamadığı meclis aritmetiklerine, sürekli seçim yapılan bir karmaşaya sürükleyeceğinden korkardık. Ama son sekiz yıldır Tony Blair'in liderliği altında, adı konmamış bir diktatörlükte yaşadığımızı anladık. İngiltere'de demokrasi krizdedir. Katılım oranının yüzde 64 olduğu bir seçimde alınan yüzde 36 oy, halkın dörtte üçünün iradesini dışarıda bırakan bir sistem. Açıkçası yüzde 25 ile tek başına iktidar olmayı mümkün kılan bir düzenden söz ediyoruz. Şimdi İngiltere'nin karşılaştığı rakam manzarası 3 Kasım seçimlerinde Türkiye'nin önüne çıkanla neredeyse bire bir aynı. ABD başkanlarının da yüzde 50 civarlarında oyla seçildiğini, seçmenlerin yarısının da sandığa gitmediğini hesaba katarsak orada da iktidar için halkın dörtte birinin gönlünü çalmanın yettiği görülür. Dev bütçelerin döndüğü güncel seçim kampanyalarında kullanılan propaganda teknikleri ve desteği alınmış büyük medya kuruluşları sayesinde halkın dörtte birinin oylarını 'ayarlamak' herhalde çok zor bir iktidarcılık oyunu olmasa gerek. Kapitalizm demokrasinin çürüyüş sürecinde 'sandık garantisi' sağlamanın bir yolunu bulmuşa benziyor. - Dört kişiden birini ayart, düzene hükmet! Peki ya bu 'sandık garantisi'ni sağlama imkanı bulamazsan ne olacak? O zaman da 'Soros demokrasisi' var ya! Sivil Toplum Ajanları marifetiyle yeteri kadar etkin dernek, vakıf ve medya kuruluşunu fonlayıp örgütlersin, ayrıca kadife eldivenlerini giyerek parmak izi bırakmadan yüz bin kişinin ceplerine üçer beşer dolar atarak bir meydanda toplarsın, olur biter. - Heeyt bre, demokrasiyim ben, var mı bana yan bakan!!!
|