| |
|
|
Biri enfes.. Öbürü güzel!..
İKİ Genç Kız, muhteşem bir film olabilirdi.. İki Genç Kız, gişe rekorlarını zorlayan bir film de olabilirdi. İkisi de olamamış.. Güzel bir film olarak kalmış.. Güzel filmlerin de bu ülkede pek seyircisi olmuyor.. Perihan Mağden'in ses getiren romanından alınmış senaryo.. Romanı okumadığım için bilemiyorum, ne derece başarılı aktarma.. Bildiğim, aktarılan kadarı bir film yapmağa yeter de artar bile.. Amma velakin Kutluğ Ataman'a yetmemiş galiba.. Bana öyle geliyor ki, Ataman filmi çekmiş, bakmış 60 dakika.. Bre aman.. Olmaz.. Uzatmak gerek.. Eklemiş bir yığın sahne.. Bir tren gidiyor, banliyö.. Cam kenarında bir kız... Gidiyor, gidiyor, gidiyorlar.. Nereye.. Hiçbir yere.. Sahne değişip film başka yerden devam ediyor. Kes at o tren sahnesini film kaybetmez, kazanır.. Ne kazanır?.. Tempo.. Ataman'ın filminde en az 40 dakika, lüzumsuz, uzatma sahnesi var.. Filmi öldürüyor.. Televizyonun 20 saniye kuralına alışmış, her an görüntüde bir yenilik bekleyen seyirci bıkıyor, usanıyor.. "Efendim bu sahneler filmin sanat değerini arttırmak.." Palavraya karnım tok.. Seyircinin sabrını hiçbir şey söylemeyen sahnelerle zorlamak, yerli yersiz karanlık sahneler çekmek sanatsa, o zaman bu filmi sinemalara değil, sinemateklere versinler, meraklısı gider görür. Gişe.. Film gişe yapmak için de çok uygun bir ortama sahip.. Hülya Avşar'ın (Bu filmin de baş oyuncusu) bir kendi kendini tatmin sahnesi, Berlin in Berlin'e ne biletler sattırmıştı. Bu film konusu ile, erotizmi tüm boyutlarında işleme şansına sahipken, kaderini Hülya'yı dekolte gördükçe, asansörde mastürbasyon yapan bakkal çırağına bırakması yanlış.. Filmin açılışındaki Hülya'nın arabada zengin Şevket Bey'le sevişme sahnesinden, kızının bir zengin evinde bekaretini kaybedişine kadar tüm sevişme görüntüleri fevkalade beceriksiz, işini hiç bilmeyen bir yönetmenin elinden çıkmış gibi.. Behiye ile Handan'ın aylarca ayni yatakta koyun koyuna yatan ilişkisinde cinselliğin yanından geçmeyiş, lezbiyenliği ima dahi etmeyiş de, gişeden adeta zorla kaçınılmış havasının devamı.. Özet.. Ben filmi oldukça boş bir salonda seyrettim.. Zaman zaman sıkıldığım oldu, ama beğendim. Baş sebeb.. Filmde harika bir oyunculuk var.. Hülya, Türk sinemasının en büyük kadın oyuncularından biri olduğunu gene kanıtlıyor. Feride Çetin'i ilk kez izliyorum. Olağanüstü.. Vildan Atasever, özlenen bir jön dam olarak perdeye nasıl yakışıyor.. Her sahnede görmek istiyor insan.. "Güzel film" olarak notumu da verdim.. Üzüntüm.. Çok güzel, müthiş bir film olabilirdi. Ya da gişe rekorları kırabilirdi. İkisi de olmamış.. Boş koltuklara oynamağa mahkum edilmiş. Yazık edilmiş..
Koro, enfes bir film.. Enfesin de üstünde.. Doyulmaz.. En İyi Yabancı Film Oscar adaylığı da helal.. En İyi Film Şarkısı adaylığı da.. Oscar töreninde Beyonce'un söylediği şarkı harika.. Film daha da harika.. Hala görmedi iseniz kaçırmayın.. Ölü Ozanlar Derneği'nden bu yana izlediğim en iyi okul ve gençlik filmi.. Aslında tüm okullar, öğrencilerini bu filme taşımalı.. Her sahnesine bayıldım, bitmesine üzüldüm.. "Keşke görmeseydim" dedim kendi kendime, sinemadan çıkarken.. "O zaman ilk defa izlemenin tadını bir daha yaşayabilirdim.." Gidin seyredin.. Gidin gözlerinizi kapayın ve dinleyin.. Gidin, mest olun!..
Müzik deyince.. Dün nasıl atlamışım.. Cennet Krallığı'nı anlatıp, müziğini anlatmamak.. Üstelik Kardeş Türküler başta, tenor, soprano, kaç Türk sanatçısı filmin jeneriğine geçmişken.. Müzikte Türk katkısı öyle fazla ki.. "Son" yazınca kalkıp gidenler, bu son yazıları okumayanlar, hem harika bir şarkıyı dinleyemiyorlar, hem de bu müthiş müzikteki Türk katkılarını öğrenemiyorlar. C ennet Krallığı'nın da, Koro'nun da soundtrack CD'leri var, ama bitmiş.. Yani yok satıyor.. Bir yerde rastlarsanız alın, bana da haber verin!..
|