| |
Bir sansür hikayesi
Seneler önceydi... Hamburg'da, "Adanus" adlı Türk lokantasında akşam yemeğindeydik. Davet sahibi, o dönemde Bremen Üniversitesi'nde, "siyaset bilimi" dersi veren Dr. Harun Gümrükçü'ydü. Yanımızda oturan Alman, "Türkçe konuşarak" kendini tanıttı: - Yavuz bey... Ben Cornelius Bischoff.
ACILI ADANA Bay Cornelius, garsonu yanına çağırdı: - Bana acılı Adana kebap getir... Beyaz peynir getir... Yeni Rakı getir. Başladı bize "Adana'yı... Toroslar'ı... Gavur Dağları'nı... Tekir Yaylası'nı" anlatmaya. Karadeniz fıkralarını da biliyordu, "Aldırma gönül aldırma" yı da, Zigana Geçidi'ni de, "Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un"u da.
KIL ÇADIRDA BİR ALMAN - Bay Cornelius... Sanki Türk gibisiniz. - Senelerdir Yaşar Kemal'in romanlarını Almanca'ya çeviriyorum... Roman çevirmek için, romancıyı iyi tanıyacaksın... Romanın geçtiği yerleri bileceksin... Gidip, oralarda yaşayacaksın... Kıl çadırda yatacaksın.
GENÇLİK YILLARI Sonra bize "çocukluğunu... İlk gençliğini" anlattı. Hitler döneminde Türkiye'ye gelen Alman Yahudilerinden birinin oğluymuş. Yıllarca Türkiye'de yaşamış. Sonra Almanya'ya dönmüş.
OOOF, OF!.. Türkçe'ye hakim olmasına rağmen, Yaşar Kemal'i Almanca'ya çevirirken zorlandığı oluyormuş. - Neden zorlanıyorsunuz? - Bazı sözlerin Almanca'da karşılığı yok. - Mesela? - Ooof, of!.. Haydi gel bunu Almanca'ya çevir... Ooof, of'un içinde aşk var, özlem var... Sevip de sevilmemek var... Parasızlık var... Gurbet var... Haydi şimdi ooof, of'u Alman milletine anlat.
KAŞIK DÜŞMANI Gecenin ilerleyen saatinde, kapı açıldı, lokantaya bir Alman hanım girdi, masamıza doğru yaklaştı. Bay Cornelius "işte" dedi: - Benim kaşık düşmanı Karin geldi. Bayan Karin'i masaya davet ettik, oturmadı... - Ben var çoktan karnımı doyurmak... Cornelius, ne zaman Türkler'le masaya oturmak... Rakiyi kaçırıyor fazla... Ben şimdi geldi, onu toparlayacak. Cornelius bize "açıklamada" bulundu: - Karin, benim içkili araç kullanmamı istemiyor... Beni almaya gelmiş.
ÜVEY BABA Bay Cornelius bugün 77 yaşında. Almanya'nın saygın, Hamburg'un popüler isimlerinden. "Çocukluğu... Gençliği" sıkıntılar içinde geçtiği için, nerede bir "genç yetenek" görse, sahip çıkıyor. "Troy" filminin Alman yönetmeni Wolfgang Petersen, onun "hikaye ettiği... Hatta üvey babalık" yaptığı bir şöhret.
İKİNCİ PERDE Buraya kadar anlattıklarımız "hikayemizin" birinci perdesi. "Zaman tünelinden" bugüne taşıdığımız bir "anılar demeti." Şimdi gelelim "ikinci perdeye."
AXEL SPRİNGER Geçenlerde, Alman yayın grubu Axel Springer'in gazetelerinde "yarım sayfa" bir makale yayınlandı. Bu yayın grubu "10 milyon tiraja" sahip. Gazetelerinin içinde "4 milyon tirajı olan bile" var. Yazıda özetle deniliyordu ki: - Türkler, Ermeniler'i katletti... Soykırım bir gerçektir... Türkler, artık bunu kabul etmeli.
ULRİCH KLOSE Bu yazıyı yazana gelince: Ulrich Klose. Eski Eyalet (Hamburg) Başbakanı. Şimdi ise "Alman Dışişleri Bakanı'ndan sonra gelen isim." Federal Parlamento "Dışişleri Komisyon Başkanı." Alman "Dışişleri Sözcüsü."
KARŞI GÖRÜŞ Bay Cornelius bu yazıyı okuyunca kızmış. Ve hemen "Axel Springer Gruppe" a bir "karşı görüş" yazısı yollamış: - Türkler soykırım yapmadı... Soykırım iddiaları doğru değil... Kimse tarihi saptırmasın... Türkler'e saldıran Ruslar'ın arasında, Ermeniler'in 10 bin paralı askeri vardı.
NEDEN? Axel Springer Gruppe, yazıyı almış. Ve grubun üst yöneticisi, bay Cornelius'u aramış: - Yazınızı "karşı görüşler" sütununda yayınlayamayız.
OKUYUCU MEKTUBU Tartışmışlar. Sonunda yayın grubu yöneticisi demiş ki: - Madem ısrar ediyorsunuz, öyleyse "okuyucu mektupları" köşesinde yayınlarız. Cornelius: - Kabul... Ama yazımın içeriği ile sakın oynamayın.
SANSÜR Bay Cornelius'un yazısı "okuyucu mektubu" olarak yayınlanmış. Ama "kuşa çevrilerek." "Can alıcı bölümleri" makaslanarak. "Sansür" edilerek. Ve yazıya "sanki Cornelius soykırım iddiasını destekliyormuş" gibi bir hava verilerek.
TEPKİ Bay Cornelius "bunu" görünce kızmış. Soluğu "ortak dostumuz" Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Harun Gümrükçü'nün yanında almış: - Beni Yavuz beyle görüştür. - Hayırdır bay Cornelius. - Durum böyle, böyle... Yazıma sansür uygulandı... Yavuz beyin beni yanlış tanımasını istemem.
DURUM BÖYLE, BÖYLE... Harun Gümrükçü iki günlüğüne Ankara'ya gelmişti. Bize dedi ki: - Durum böyle, böyle... Bay Cornelius sizinle konuşmak istiyor... Axel Springer Gruppe'un sansürlediği yazının tam metnini size verecek... Kendisini yanlış tanımanızı istemiyor.
YARIN Harun Hoca dün akşam Hamburg'a döndü. Yarın bizi bay Cornelius'la görüştürecek. Yazının "sansürsüz metni" bize ulaştırılacak. "Sansürden sonra kuşa çevrilen" yazı da.
SAYIN ABDULLAH GÜL Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül. Türk Tarih Kurumu Başkanı sayın Prof. Yusuf Halaçoğlu. Sansürlenen yazının "bir kopyasını" ister misiniz?
TÜRKİYE VE ALMANYA " Soykırım var" diyen Türk profesör, Türk medyasına "çarşaf çarşaf konuşabiliyor." " Soykırım var" diyen Türk araştırmacı "Türk TV'lerinde uzun uzun konuşabiliyor. Ama "soykırım yok" diyen Cornelius Bischoff "Almanya'da konuşamıyor."
VE SON... Bay Cornelius. Üzülmeyin, sizi iyi tanıyoruz. En kısa zamanda, Hamburg'da, şimdi patron değiştiren Adanus'ta, aynı masada buluşmak ümidiyle. Ya da Ankara'da bir kebapçıda.
|