Köfteniz nasıl olursa olsun!
Peşinen ve keyifle söylemeliyim ki bizim reklam sektörümüz her gün her saat birbirinden özel, birbirinden kaliteli filmlere beşiklik ediyor artık... Hem teknik hem de içerik olarak muhteşem reklam filmleri ve basın ilanları akıp gidiyor bizde. Hatta "teknikte" dünyaya kafa tutanlar da var...... Kimi reklamlar "mini dizi" kıvamında rengârenk öyküler taşıyor, bazen "tek bir sözcük"le "dünyalar" kuruluyor.. Yakın zamana ilişkin bir örnek vermek gerekirse.... Son İstanbul Film Festivali'nin "Beyoğlu sokakları" nda dolaşan reklamtanıtımı harikaydı mesela.. Şirinlikte ise, SinanSerdar ikilisinin çok konuşulan reklamı "Estetik mucizesi Aysel" filmini kimse geçemez!... Örnekleri çoğaltmak mümkün..
Fakat kimi "dahi(!) reklamcı" kardeşlerim kusura kalmasın, açıkça söylemek zorundayım ki.. Bazen, "saçmalama seçmeleme" de yaratıcılığın sınırını zorluyorlar.. At izini, it izine karıştırıyorlar... Son aylarda daha bir artan "seçme saçma" raklam metinlerini, fikirlerini hazırlayanlar kimlerdir, nasıl düşünürler, düşündüklerini, yarattıklarını (!) reklam verene, yani parayı basana nasıl pazarlarlar akıl sır erdiremiyorum... Uydur uydurabildiğin kadar! Saçmala saçmalayabildiğin kadar...
Her yıl Reklamcılık örgütleri "başarılı" reklam ve basın ilanlarına ödül veriyor ya... Bir de tersi yapılsa nasıl olur sizce, nasıl bir sonuç çıkar hiç düşündünüz mü... "Oscar" dan önce yapılan ve "her şeyin en kötüsünün, kötünün kötüsünün" seçildiği "Ahu Dudu" misali bizde de "kimi reklam filmlerinin dayanılmaz pespayeliği" başlığı altında bir yarışma düzenlense ve iftiharla ve ibret olsun diye bu ödüller dağıtılrsa, sanırım epey gırgır geçeriz... Utanan utanır, ortalıkta metin yazarı diye dolaşamaz!
Reklam araçları o kadar arttı ki, ekranlar bir yandan, duvarlar bir yandan, gözün gördüğü her yerde karşımıza reklam ya da ilan çıkıyor, çıkmalı da... Bu yüzden de ajanslar, yaratıcılar, reklam verenler, yöneticiler Tanrı aşkına bizleri koruyun lütfen... Özene bezene titizlenerek yazın metinlerinizi, kimi ucube filmleri servise koymayın, koydurmayın.. Ve lütfen biraz izan....
Evet, evet izana ve nizama çok dikkat etmek gerekmiyor mu? Daha önce de bu sütunlarda " dumur örneği" niyetine dile getirmiştim... Hani bir ilan yayınlanmıştı gazetelerde... "Pazarlamanın Che Guevara'sı Türkiye'de.." Altını doldurmuşlardı! "Dünyanın en büyük şirketlerini yönetmiş, pazarlama dehası olarak ün yapmış John Grant geliyormuş meğer!" Tabii ki olur, tabii ki davet eden firmabunu yüksek sesle duyurur... Ama ömrü hayatı "Amerikan kartel ve tröstleri ve de pazarlamacılarının desteklediği iktidarlarla mücadele" yle geçmiş Commandante Che Guevara'yla, John Grant'ı bir ilanda buluşturmak fikri sahiden olmazdı! Herkese haksızlık olur! Che'ye de Grant'a da... Yine geçen aylarda.... "Puma kadar atik, esnek ve hızlı hareket edebilen, sabit giderlerini düşük tutan" şirketlerden, "Çevik Şirketler" den tarifler ve öğütler veren ve güya "Türkiye'nin başarı düşünürü" diye takdim edilen Mümin Sekman'ın kitap külliyatı ilanı vardı... İlanın tepesindeki slogan da neydi biliyor musunuz... "Yaşadın mı büyük yaşayacaksın hayatı!" TKP ve Barış Derneği ve pekçok şiirinden dolayı defalarca yargılanan Ataol Behramoğlu' nun, kendi sosyalist mücadelesini de içeren "Yaşamak" şiirinden bir dize...
Geçen hafta içinde aklımın gittiği(!) iki reklama daha denk düştüm... Şirket adı vermeye gerek yok... Metni hatırlatmak yeter.... Mesela, turşu reklamı yapılıyor... "Dış ses"in kullandığı sloganı duyun ve arkanıza yaslanın şimdi!... "Vücudunuzun yakıt tasarrrufu için falanca turşuyu alın!" Hadi bir örnek daha.... Memleketimizin "en havalı hava durumu sunucusu" olarak "Yüz memleket büyüğü" listesine girmiş bir hanım sunucumuz vardı ya hani... "Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun" diye bitiriyordu anonslarını... Hah.. İşte, muhteşem(!) bir buluşla bir "köfte" reklamına buyur etmişler, reklam yıldızı" yapmışlar hamfendiyi... Bu köfte reklamında yarım dakika boyunca köfteler, ızgaralar gelip geçiyor ve reklamın son saniyesinde "hava durumu sunucumuz"ın endamından ve sesinden "artdirektörler" yaratıcılıklarını patlatıyorlar!" Köfteniz nasıl olursa olsun, sizin köfteniz falanca olsun! İyi mi?
İyi olsun, ne diyelim... Yazık, aslında arada kaynayıp giden, güzelim turşular, köfteler oluyor. Yani bizim bin yıllık turşulara-köftelere olan oluyor!
|