|
|
Papila nereye koşuyor
Onu kimse tanımazdı. Ta ki geçen sezon Beşiktaş-Samsun maçında beş Beşiktaşlı'yı oyundan atana kadar. O maçı Beşiktaş hükmen kaybetmişti. O gece camia ayağa kalkmış Lucescu ve Sinan Engin bangır bangır bağırırken hakemlerin zaman zaman salladıkları "Hakem eskileri" Cem Papila'ya sahip çıkmıştı. Çünkü o, o maçta bir destan yazmıştı. Kararları doğru, kırmızı kartları haklıydı. Kaybolmuş Türk hakemliğinin onurunu geri getiren bir yönetim sergilemişti. Cem Papila bir maçla ülkenin gündemine oturmuş, herkesin güvendiği bir hakem olmuştu. Bir kişi hariç: Futbol Ateşi programının anchorman'ı, haberci Reha Muhtar. Zaman Muhtar'la beni karşı karşıya getirdi. Ben Papila'ya sahip çıkarken, o beline beline vuruyordu. Aradan aylar geçti. Cem Papila zaman zaman iyi, zaman zaman kötü yönetimleriyle süregeldi durdu. Ta ki F.Bahçe-Trabzon maçına kadar. Papila'nın yolun sonuna geldiği an Anelka'ya yapılan bariz penaltıyı verdiği andır. Şimdi "Nasıl olur?" diyeceksiniz. Olay penaltıydı ve hakem doğruyu çaldı. Ama Papila penaltıyı çalar çalmaz kollarını iki yana çapıp "Ne yapayım ki?" der gibi günah çıkarıyordu adeta. Ama aynı tavrı ne BeşiktaşSamsun maçında beş oyuncuyu atarken ne de takip eden maçlarda yaptı. O da artık sıradandı. O da artık sisteme uymuştu. "Kimseyi karşıma almayayım. Isırırken üfleyeyim. Hafif de eyyam yapayım" gibi bir felsefenin esiri olmuş, hakemlik yapmaya çalışıyordu. Oysa ki, o bir fenomendi. Onu o yapan en temel felsefeye ihanet ediyordu. Bundan sonra ne yapacak? İflah olur mu bilmem. Ve hâlâ sağda solda "Ben iyi maç yönettim" diyormuş. Zaten Avrupa'nın en kötü hakemleri olan Türk hakemliğinin lokomotifiydi. Ama o da artık raydan çıktı. Şen ola Türk hakemliği, şen ola Sabri Çelik!
|