| |
Birleşmiş Milletler'e gitmiş kadar olduk!
Hani bazı sabahlar Serge Gainsbourg şarkıları kıvamında kalkarsınız. Kimdir Serge Gainsbourg, kıvamı nasıl olur diye soracak olursanız tanımlamakta zorlanırım. Şöyle anlatsam... Altmışlı yılların sonu, Fransa kırsalında Avrupa yapısı bir araba virajlı yolda gitmektedir. Arabada muhtemelen Alain Delon vardır. İşte bu karenin fonunda çalan müziğin Gainsbourg'a ait olma olasılığı yüzde doksandır. Hafif bezgin, ama mutlu ve ulan kıçımı kaldırsam bugün hayattan keyif alırım dedirten şarkılar yapar sanatçı Serge Gainsbourg. Fransız hafif müziği desem yanılmış olmam . Ayrıca baba dibini sıyırmış dahilerden. Fransız milli marşını reggae yapan, canlı yayında 500 frankla sigarasını yakan ve doksanların başında yaşamını yitiren aykırı bir tip . Kendinizi keyifsiz hissettiğinizde koyun bir Gainsbourg, keşküle dönersiniz üç şarkı sonra. Neyse konu Gainsbourg değil zaten konu pazar sabahına nasıl başladığım. Cam açılır, derin üç nefes çekilir ve böylecene temsili sabah sporu yapılmış olunur. Sonra da normalde gün boyu hiç yapmayacağım aktivitelere girişilir. Ne oldukları önemli değil. İnsanlık için küçük bendeniz için büyük sayılabilecek işler. Misal, evin sürahi ihtiyacını tespit edip almaya gitmek gibi... Gece bastırdığında da sinemaya gitmenin, günü şahken şahbaza çevirebileceği kanaatine vardım. The Interpreter... Eleştirmenlerin verdiği notlara baktım. Benim beş üzerinden verdiklerini sandığım notlar meğer on üzerindenmiş. Tabii bunu filmi izledikten sonra anladım. Bütün bir günü verimli, sevimli, huzurlu, sürahili geçirip sonra da bu ıstıraba maruz kalmayı hak etmedim be sevgili okurlar. Film politik bir gerilim. Afrikalı bir başkana Birleşmiş Milletler binasında düzenlenecek olan suikastı engelleme çabaları hikaye ediliyor. Bir yandan da geçmişlerinde fena acı çekmiş iki dargelirlinin Sean Penn ve Nicole Kidmanbirbirlerine hislenmesi var. Sydney Pollack'ın yönettiğini görünce kızışıyor vatandaş ama gelin görün ki bu kadar çarşafa dolanmış bir Hollywood filmi görmedim. Ha, ilk kez Birleşmiş Milletler binasını yakından gördük, Allah yapımcılardan razı olsun... Ana aksiyonla ilgisi olmayan ve dakikalarca süren "öğreten adam diyalogları", bolca sidikli "Birleşmiş Milletler iyidir" mesajları, bir türlü vitesi geçmeyen yan hikayeler, zorlanmış karakterler ve sıkıntıdan tüketilen üç paket jelibon . Steven Segal filmleri bunun yanında başyapıt kalır, ki Segal'e bayılırım. Bu filmin tamamını Kofi Annan dışında birilerinin beğenmesi oldukça zor . The Interpreter'e gideceğinize bir Serge Gainsbourg CD'si alın ve güzel geçecek gününüzü berbat etmeyin. Zira benimki ağlak bir Nirvana şarkısı gibi bitti.
|