| |
Kapalı hep Fener'indi zaten!..
Maçtan daha önemli olan, "kapalı"yı almaktı. Sabahın köründe yani beş sularında, taraflar Dolmabahçe hinterlandında kendilerine ayrılan yerlerde mevzilenir, kapalı tribünün büyük kısmını kapmak için kovalamacalar başlardı. Oysa kapalının kimin olacağına polis karar verirdi. Ne şekilde olursa olsun çok önemliydi kapalıyı ele geçirmek. Ya da geçirdiğini zannetmek. Maçın skoru kadar kapalıda kimin borusunun öttüğü önemliydi. Maçı kaybedebilirsiniz ama kapalı sizinse eşitlik sağlanmış demektir. Sonra doksanların başında Adnan Polat, futbolumuzun ilk endüstrileşme fitilini kapalının kapılarını rakip takımlara kapatarak başlattı. Tamam Pe-Re-Ja, Anadolu Bankası, Banker Bako, Banker Kastelli, Titi Bank, Türkbank, Emlakbank gibi forma reklamları ilk girişimlerdi ama kapalının ezeli rakiplere kapatılması bir kültürün sonu olarak tarihe geçti. Bu arada yukarıda adını andığımız değerli sponsorlardan Pe-Re-Ja dışında hepsinin batmış olması da ayrı bir yazının konusu olacak dolgunlukta. Daha detaylı bilgi için 2 Ekim 1994 tarihinde Ali Sami Yen'de oynanan Galatasaray-Beşiktaş maçına bakınız lütfen. Hafızam beni yanıltmıyorsa Galatasaray 3-1 yenmişti. Sonra kombineler, localar... Sonra 'acaba TRT maçı verecek mi'nin yerine dijital platformlardan ödeizle yaşam tarzı... Sonra ayran-pide-meyve suyu yerine catering şirketleri falan... Sonra karşılıklı "yeni beste"ler yerine dev ses sistemlerinden Türkçe pop... On küsur yıl sonra kapalının yeniden gündeme gelmesi beni gerçekten heyecanlandırdı. Kupa finalinin Olimpiyat Stadı'nda oynanacak olması ve kapalının paylaşım tartışmalarını birkaç gündür okuyoruz. Kanaryam kapalıyı kapmış... Gene. Ya da şartlar öyle gerektirmiş, büyüklerimiz öyle uygun görmüş diyelim; ne fark eder zaten. Esas işin heyecanlı tarafı, iki büyük seyirci kitlesinin çok uzun bir sürenin ardından ilk kez eşit sayıda bir statta buluşması olacak. Tamam hır, gür, kavga riski oldukça yüksek. Zaten o risk her büyük maçta var. O boyutu çok kasmıyor artık. Daha çok muhteşem bir tribün şovuna tanıklık ediyor olacağıma seviniyorum . Bir köşeye sıkıştırılmış üç beş rakip takım taraftarı yerine binlercesi olacak. Birbirlerini yıpratmak için zekice sürpriz şovlar ve yeni besteler hazırlanacak belki de; eski günlerde olduğu gibi. Bu finali herhangi bir derbiden ayıran da bu. Hep işin karamsar tarafına bakıyoruz. Hırla gürle beslenmeye alışmışız. "Orada savaş çıkar" korkusu haklı bir korku ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Tribünlerin yarı yarıya paylaşılıyor olması on küsur yıl sonra ilk kez gerçekleşiyor ve belki de bir on yıl daha beklemek zorunda kalacağız. Onun için her iki taraf da birbirinin değerini bilsin ve maçın tadını çıkarsın. Ben öyle yapıcam, çünkü özlemişim o heyecanı.
|