|
 |
 |
 |
|
| Portakal çiçeği sahili
|
|
Bizim burası kar kış kıyamet, aktarma havaalanı Münih daha da beter.
Portakal çiçeği sahili ve trüf mantarı lezzeti
İberya Yarımadası'nda bulunan ve anlamı "Portakal çiçeği sahili" olan Castellon'daki Uluslararası Trüf Yemekleri Yarışması'nda dünyanın en ünlü aşçıları bir araya geldi.
Bizim burası kar kış kıyamet, aktarma havaalanı Münih daha da beter. Yarım saat açık, yarım saat kapalı. İnerken bakıyorum. Değil pist, hiçbir şey gözükmüyor. Neyse ki sonrası salah...
Ne zaman ki İber Yarımadası'na ulaşıyoruz. Güneş çıkıyor. İber Yarımadası üzerindeki sadece bildiğimiz güneş değil. İspanyolların "kültür patlaması". İber Yarımadası'nda hem kültür patlıyor hem de turizmi çekiyor.
Şu "Valencia seferini" baştan anlatalım. Bizim de üyesi olduğumuz Uluslararası Gastronomi Akademisi'nin himayesinde Castellon de la Plana'da düzenlenmiş workshop-yarışma; Trüflü Yemekler". Hepsini diyeceğiz. Önce şu ev sahibi Castellon. Burası Levante Eyaleti'nin en kuzeyindeki bölgesi. Tarragona'dan Valencia'ya uzanan 120 km'lik bir Akdeniz sahili var. Kumsalın güzelliğini çok anlatmayalım. Hemen Antalya'dan itiraz gelir. Şununla yetinelim; doğa güzelliği orada şöyle, burada böyle. O başka. Ama son sözü insan eli söylüyor. İki saat süre ile yürüdüğümüz kumsal boyunca, yapılmış her şey o kadar planlı, o kadar düşünülmüş ki. İspanyollar 1970'lerin başında kitle turizmi ile başa çıkmak için yaptıkları tesislerin yanlışlarından, doğruları öğrenerek çıktı. Bugün İber Yarımadası'nda yapılanların çoğu dünya turizmine ders gibi. Ne nasıl yapılır diye!
TURİZMİN HER ÇEŞİDİ
Castellon, işte bu bölgenin başkenti. Bölgenin üstü başı eski tabirle ismi ile müsemma. Nasıl mı? Buraya herkes "Costa Azahar" diyor, "Portakal Çiçeği Sahili". Valencia, İber Yarımadası'nın en önde gelen tarım bölgesi. Portakal da bu coğrafyanın alameti farikası gibi. Söylemeye gerek yok. Elbette deniz, kum, güneş turizminin de gözdelerinden. Peki İspanyollar bununla yetiniyorlar mı? Hayır. Kışın nispeten sakin geçen zamanlarını da sair projelerle bezemekteler. Uluslararası Trüf Yarışması da bu fasıldan.
Nerede ise sahile yerlemiş bir termal otelinin El Palasiet'in genişçe salonundayız. Uzun bir masa etrafında, envai millet ve meslekten yemek uzmanları. Karşımda İspanyol mutfak kültürünün en önde gelen ismi Rafael Anson oturuyor. Hemen yanında Arzak. O kim? Bilbao yakınlarında San Sebastian'da bir lokanta sahibi/aşçı. F. Adria ile birlikte İspanya'nın iki vedetinden birisi. Onların yanında Eyaletin Valisi Carlos Fabra Carreras. Sanırsınız bir De Niro filmi oynuyor. Valimiz "güç, tevazu  ve cana yakınlıktan" oluşan bir terkip gibi. Etrafının onunla ilişkisi bizi ara sıra "Godfather" filmine taşıyor.
Jüri çalışmaya başlıyor. Mesainin ne denli güç ve ağır olduğunu anlatmak zor. Öğle yemeği süresi içinde 15 yemek sunuluyor. Saat 15.30'da masadan kalktığımızda dayak yemiş gibiyiz. Neyse ki bu coğrafyada akşam masaya 21.30'dan önce kimsecikler oturmuyor. İşte altı saat içinde önce sahilde yürünüyor, sonra da siesta yapılıyor! Akşam bu kez, biraz daha formel bir atmosferde tekrar jüri masasına celbolunuyoruz. Masaya ardı ardına gelen yemekler arasında tercih yapmak o denli güç ki. Her yarışan ülke kendi mahalli mutfağından yola çıkarak trüf mantarını da kullandığı bir yemek hazırlamış. Bizden de Divan Otelleri başaşçısı Aybek Şurdum'un iki yemeği hazırlanmış. Siyah Trüf Mantarlı Karnıbahar Çorbası, çok ilgi çekiyor.
BOL YEMEK VE DEDİKODU
Hemen yanımda oturan Pebeyre, dünyanın en önde gelen trüf mantarı uzmanı; Tuber Melanosporum'un. Bu altın gibi mantar antik dönemden beri bilinmekte idi. 2003/04 sezonundaki 30 bin kg'lik dünya rekoltesinin yüzde 30'u işin uzmanının elinden geçmiş. Toptan ticaretteki kilosunun 1000-1300 euro olduğuna da dikkatinizi çekerim. Jean Pierre Pebeyre'nin tanımadığı star aşçı yok gibi. Önce Ducasse dedikodusu yapılıyor. Arkadan kim varsa, hepsini çekiştiriyoruz. Öte yanımda oturan genç İspanyol konuştuklarımızı dinleyip soruyor, "Madrid Fusion'a geldiniz mi?" J.K. Guemes İspanyol turizmini planlayanlardan. Söz veriyor. İstanbul'a gelecek. Beraber yemek yiyeceğiz. Tam o sırada vali geliyor. Meğer Guemes'in de kayınpederi imiş. İstanbul'dan konuşuyoruz. Önce karşılıklı iltifatlar yapılıyor. Derken ani bir hareketle kravatını çıkarıp bana veriyor. Ben de ona. Artık İspanya'nın kuzeydoğusunda her istediğimizi yaptırabileceğiz. Öyle bir dostumuz var!
Trüf Yemekleri Yarışması'nın sonucu mu? Büyük ödülü İsveç kazanıyor. Çok hafif bir balık yemeği ile. Taze krema ve elbette trüf mantarı ile hazırlanmış. Diyeceksiniz ki, "Canım efendim, İsveçliler trüf mantarını ne zaman öğrendi?" Öyle ya bu bir Akdeniz mahsulü! Öyle değil, onu da bu vesile ile öğreniyoruz; İsveç'te önemli miktarda trüf çıkıyormuş. Hem de Akdeniz'in en iyisinin kalitesinde!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
