|
|
|
|
|
|
Anlayana sivrisinek
Eleştiri kültürünün gelişmediği toplumlarda liderlerin putlaşması kaçınılmaz. Hele medyanın -reklam açısından zorunlu bağımlılık dışında- özgür olmadığı ülkelerde liderlere yönelik etkin bir halk denetiminden söz edilemez. Orada kağıt üzerinde doğru işleyen bir sandık trafiği olsa bile! Bu tür 'gelişememekte olan ülkeler'de seçim yenilgileri bile 'karizma kurbanı' liderleri uyandırmaya ve dönüştürmeye yetmez. Memleketi yönetme mevkiinden muhalefete düşen lider bu sefer de bindiği kayıkta hala baş olarak durabilmenin ve iktidarı lanetleyebilmenin şehvetiyle teselli bulur. Böylece 'ortak yönetim', 'yönetimi paylaşma' gibi esasen başkalarının aklından, üretkenliğinden, dikkatinden, yaratıcılığından ve en önemlisi gerçekçiliğinden yararlanmayı mümkün kılan çağdaş liderlik anlayışı sürekli ertelenir. Hem de, bu liderlik anlayışının kurumlaştığı AB'ye girebilmek için olağandışı çaba gösterenler tarafından bile! Gelişememekte olan ülkelerde liderlerin etrafında sözünü esirgemeyen danışmanların ömrü çok kısa olur. Çünkü 'sözünü esirgemez danışman' ya gerçekten kişiliğinin doğal bir yansıması olarak her durumda inanıp düşündüğü gibi fikir belirteceği için tahammül sınırlarını zorlar ve bir şekilde tasfiyeye tabi tutulur veya zaten sadece görüntüden ibaret bulunan bu özelliğini liderin yakınında kalabilmek uğruna bizzat kendisi yok eder. Böylece etrafta putlaştırıcı yağcılardan gayrisine yer kalmaz. O zaman da samimi yapıcı eleştiriye yönelenlerin iki yargıdan biri ile mahkum edilir: 1) İstediği bir şey var, onu koparmak için kılıç çekip duruyor. 2) İdeolojik düşmanlığı var, onun için sürekli saldırıyor. Neden bu iki yargıdan başka ihtimal akla gelmez? Orada dostluk sadece kavuk sallamaktan ibaret sayılır da ondan! - Hem zaten dost olan yakınlarda bulunur, koskoca lider mi onun ayağına gidecek! Kendini ne sanıyor bu adam?! Oysa erdemli insan çağrı vaki olmadıkça iktidar kapısını çalmak istemez. (Ekmeğini ancak iktidar eşiğini aşındırarak tedarik edebilen çaresizler bahis dışı.) Kaldı ki çağrı bile olsa her seferinde çağrıya icabet etmeyi dolaylı bir yağıcılık türü veya en azından yağcılaşma sürecine girmek sayar. Bilinen vakıadır; bu şartlar altında liderin nefsine hoş gelmeyecek gerçekleri öğrenebilme imkanı kalmaz. Gelişememekte olan ülkelerin liderleriyle ilgili bu kara gerçeklikler açısından en çarpıcı örneklerden biri Özal'dır. Rahmetli, başbakan olarak 1989 mahalli seçimlerine giderken sandıktan 'yamyassı' çıkacağına ihtimal bile verememiştir. Bütün bu mülahazalar ışığında Erdoğan'ın da, henüz gelişememekte olan ülkeler cephesindeki Türkiye'de şimdiden küflenmiş bir geleceğe doğru koştuğunu söyleyebiliyorum. Gönül aksini arzulasa da bu koşunun yön değiştireceğine ilişkin bir belirti görünmüyor. Zira Adalet ve Kalkınma Partisi'nin akçeli işler ve partizanca yandaşçılık açısından kendini sorgulamamakta direnişi yüzünden büyük bir fırsatın heba edildiğini izliyoruz. Bu fırsatın benim açımdan en anlamlı yanı, Erdoğan'ın Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da da kolayca oy alabilen bir hareketi başlatabilmesiydi. Şimdi ise, ülke bütünlüğü açısından son derece önemli olan deneyin başarısızlığa aday hale gelmesi her eğilimden vatandaş için hazin bir kayıptır. Geçtiğimiz mahalli seçimler sırasında başbakanın yanında bana 'bölücülüğü ancak biz hallederiz' diyen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in kulaklarını çınlatarak vurgulamak durumundayım ki o gün bu ihtimal hayli güçlü iken şimdi sıradan bir kuruntu bile sayılmaz. Zira bir hareketin bütünleştirici olabilirliği mesela 'lider tılsımı' ile izah edilebilir ama bu imkanın gerçekleşmesi için sadece karizmatik duruş ve beylik nutuk yetmez. Ne var ki bütün olumsuzluklara rağmen önümüzdeki seçimde Erdoğan'ın da Özal gibi 'yamyassı' hale gelmesi kaçınılmaz değildir. Akçeliakçesiz her türlü kirlilikten yana samimi rahatsızlık içeren bir irade ile kökten icraat sorgulaması Erdoğan'ı yine ayağa kaldırabilir. Tabii bu kökten sorgulama, 'Allah'a içtenlikle kulluk etmeye çalışan kişilerden oluşmuş' sayılan bir iktidar kadrosunun değişik yönlerdeki açgözlülüklerini de kapsamalıdır. Sözgelimi Erdoğan rüzgarı sayesinde makam bulmuş bazı zevatın 'muhafazakâr tekniklerle uçkur tatmini' peşinde koşmasını da içerebilmelidir. Kadınların duasına çok şey borçlu olan Erdoğan'ı şimdi de zevcelerin laneti uçurumdan aşağı yuvarlayabilir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|