|
|
Bulak mı Ümit Özat mı?
10 yaşında bir çocuk... Babası Sivaslı... Ankara'da ilkokulda okuyor. O sırada yedek subaylığını yapan ünlü bir hakemin yanına babası onu götürüyor . Terzilik yapan babası hayatta her şeyi çocuğunun iyi bir futbolcu olmasına gore ayarlıyor. Kısıtlı ekonomik koşullarda 10 yaşındaki çocuğunun günde şu kadar et, şu kadar süt tükettiğini söylüyor. 10 yaşındaki çocuğun kafası o günkü çelimsiz vücuduna gore biraz büyük. O da çok büyük bir futbolcu olmak istiyor. Çok büyük zirvelerin üzerinde gördüğü ünlü hakeme sorular soruyor, ilgiyle dinliyor ve büyük bir futbolcu olmanın hayallerini koruyor.
Bu olay tam 20 yıl önce Ankara'da cereyan ediyor. 10 yaşında vücuduna göre kafası büyük olan çelimsiz çocuk, Ümit Özat'tır . Karşısında ona öğütler veren hakem ise yedek subaylığını Ankara'da yapan Ahmet Çakar. Ümit Özat'ı kim ne kadar tanır bilmem. Benim bildiğim düzgün ve hayatını çocuklarına vakfetmiş terzi bir babanın sınırlı ekonomik koşullarla futbolcu yapıp hayatını kurtardığı çocuktur Ümit Özat. Fenerbahçe'nin Denizlispor'la yaptığı maçta Giray Bulak'la girdiği tartışma ve söylediği sözler ne ona ne ailesine ne de şimdi aynı babası gibi kendisinin yetiştirmekte olduğu 2 çocuğunun babasına yakışmaz. Biliyorum ki o da bunun farkında. Bugünlerde Fenerbahçe Kulübü haklı olarak ona konuşma yasağı getirdi. Ama benim tanıdığım Ümit Özat'ın içinde duygu fırtınaları esmekte. Bir gün kalkıp bu son olaydan dolayı Türk kamuoyundan kendisi adına özür dileyecektir. Bundan eminim.
Giray Bulak'a gelince. Benim gibi kökeni Trabzon'dur. Kendisinden genç bir futbolcu kardeşinden yediğine inandığı küfürleri kolay kolay unutmaz. O yarayı sarmak uzun bir zaman alır. Ama insanlığı, kişiliği, yüreği, Ümit Özat'ın çok beter hallere düşmesine izin vermez. Hayatı boyunca kin tutup onunla uğraşmaz. Zaman en iyi ilaç olacaktır bu yaranın küllenmesi için.
Gelelim olayın nasıl meydana geldiğine. Giray Bulak, Trabzonspor'da teknik direktörlük yaparken Ümit Özat ismi kulağına fısıldanıyor. Oysa Giray Hoca'nın kulağına birileri önceden fısıldamış. Ümit ismini duyunca Giray Hoca parlıyor: " Olmaz. O adam yaramaz. Hiç güvenilmez diyorlar onun için " diyor. Ümit o sıralarda Fenerbahçe'nin çok uzaklarında. Trabzon'un hocası Giray Bulak'ın onun için böyle dediğini haber alıyor. Önce üzülüyor, sonra sinirleniyor, sonra kafasında kuruyor. Giray Hoca ile Ümit söylenenlerin aksine 45 kez değişik ortamlarda karşılaşıyorlar. Bir kafede karşılaşıyorlar. Bir sigorta gecesinde karşılaşıyorlar. Ama bir türlü selamlaşmıyorlar. Öyle ki bir kafe-restoranda aynı ortamda ayrı masalarda otururken birbirlerini görüyorlar ama yine merhabalaşmıyorlar. Ümit kendisini, " Yaramaz " gören Giray Hoca'ya tepkili, Giray Hoca da kendisini gördüğünde bir selam bile vermekten kaçınan bir futbolcu kardeşine, " saygısızlığına " tepkili.
Şükrü Saracoğlu Stadı'na kadar gelen ve her iki tarafta birbirine karşı duygu fırtınaları yaratan olaylar zinciri işte böyle. Luciano'nun hareketine Giray Bulak, hakemden kart göstermesini isteyince Ümit Özat'ın sinirleri boşalıyor. Önce, Giray Hoca, Ümit'e, sonra Ümit, Giray Hoca'ya lan'lı hitap ediyor. Yüksek adrenalininin de yılların tepkisine etkisiyle Ümit'in ettiği küfürler geliyor. Sonra Ümit'e, Giray Hoca'nın bir önceki DenizliF.Bahçe maçından sonra, " O yılandır, o mikroptur " dediğini söylüyorlar. Bu sefer Ümit daha da sinirleniyor.
Futbol dünyasında ağabey ile kardeş olması gereken iki ünlü ismin birbirleri arasındaki hayat oyununun kesitleri bunlar. Giray Bulak, Fenerbahçe'nin kaptanı da olsa bir futbolcunun bir teknik direktöre karşı haddini aştığı kanısında. Bu konuda haklı. Gerçekte olay Şükrü Saracoğlu Stadı'nda başlamadı Gerçekte olay Şükrü Saracoğlu Stadı'nda bitti. Giray Hoca da Ümit de bu olayı burada kesmeliler. Ümit kendisine ve Fenerbahçe'ye daha fazla zarar veremez. Bir an önce yaralarını sarıp takımının başında Şükrü Saracoğlu'na çıkmalı. Giray Hoca'ya gelince. Havada uçan laflar böylesine mert bir teknik direktörü hiçbir şekilde yaralamaz, yaralamamalı. Giray Hoca gibi bir hoca, bu olaydan hiç yara almamalı.
|