|
|
|
|
|
|
Dans etmeyi öğrenmek
Onun ayaklarına basıp hayatta yürümeyi istedim hep. Aynı baba ayakları gibi... Olmayan baba ayakları. Hep olmaya devam edecek babanın anneden bile daha içte daha şefkatli olan, hayat beni sararken bırakıvermeyi gevşekçe ve şımarıkça o beni okyanustan usulca çıkarıp alır diye. Tam karanlığa dalarken elimi tutup koşuverir, beni alır kaçırıverir... Kelebek adımlarla peşinden sürüklenirim ben de. Neden sonra anlarım belki onun ayaklarının üstünde uçuş uçuş bir tango yaptığımı... Hep minicikken babamızın bize dans öğrettiği gibi dans etmek isteriz hayatta. Erkeklerimiz bizi öyle sarsınlar, biz kendimiz yürür dans eder gibi görünelim yakından. Ancak biraz uzaklaşınca görülür onun ayaklarına basarak dans ettiğimiz. O da sever böyle olmasını. Çünkü bu zarif dansın efendisi yönlendiricisi odur ve mutludur... İçimizdeki diğer içgüdü, onun anası olmaktır. Hayatının hakimi, doğuran olmaktır. Dünyada iki cins vardır çünkü doğanlar ve doğuranlar... Biz doğuranlarız, o yakalarının üstünde dans etmek istediklerimizi biz doğururuz. Doğuran olmak çok yüklüdür minik kız için, bir zaman arada kalır ana mı minik kız mıdır diye... Nasıl hakim olur, nasıl mutlu olur... Mutluluğun reçetesini bildiğini sanır. O hakim olur herkese rolünü zamanında ve gereğince oynatırsa iyi olacağını sanır. Tek başına sevgisiyle herkesin mutluluğu olacağına inanır. Bir tek şeyi öğrenir zamanla, dans sadece kendi ayakları üstünde yapıldığında gerçekten öğrenilir. Tek başına ve keyifle yapıldığında kendiliğinden gelir adımlar ve kendine özgü olur. Güzel olur ama cılız değil... Hani yağız olur akar ama cılız dere gibi değil. Hayat olur incitmeden ama kuvvetle dolu dolu akar o zaman dans. Dans konuşur özgün olunca. Ve kendince özgün olduğu gün gerçek eşini bulur. Birlikte en iyi dans ettiği partneri, birlikte akacağı ve zarafetle duvarları yıkacağı partneri...
Ayşe Brav
|
|
|
|
|
|
|
|
|