Batı'nın kendine ihaneti
Batılılık bir yüksek hamursa mayası şüpheciliktir. Oysa Batı bugün ' sözde soykırım' iddiası konusunda şüpheyi fiilen her yerde, hukuken de bazı bölgelerinde yasaklamıştır. Hal böyle iken bazı aydınlarımız her konuda olduğu gibi Ermenilerin soykırım iddiaları karşısında da ' körü körüne batıcılık' yapamamanın azabı içerisinde kelamın ve mantığın canına okuyorlar. Doğrusu açıkça ' soykırım' iddiasını kabul etme cesaretini gösteren Halil Berktay ve Orhan Pamuk gibileri, lafı eveleyip geveleyenlere tercih ederim. Artık tamamen Ermeni lobisinin çıkarları uğruna siyaset ve diplomasi malzemesi haline getirilen, yer yer uluslararası stratejik oyun alanına dönüşen bir meselede her nisan aynı tartışmayı yaşamak esasen herkesi bozuyor. Cebinden, uçkurundan veya gönlünden herhangi bir dış merkeze bağımlı olmayan aydınlar bile bu mükerrer muhabbetten gına getirir; böylece yeni bir şey söyleme arzusunu zorunluluk gibi hisseder. Onun için; herhangi bir sebeple kendi geçmişiyle gurur duyamayan, daha bir ' Beyaz Türk' olabilmek için tarihini bir kara deri gibi kazıtmak isteyen kişinin çarpıcı söz söyleme hevesi şaşırtıcı değil. Bu zevat önce ' sözde soykırım' deyiminin ilk kelimesini tasfiye edebilme deneylerine girişerek Türkiye'nin konu ile ilgili resmi tezini sorgulamaya başladılar. Batılı efendilerinin gözlerinde daha makbul hale gelebilmek için ' Doğrucu Davut' edası ile ' canım biz de masum değiliz, bayağı bir Ermeni kesip doğradık' diye söylenmeyi marifet saydılar. Türkiye'nin bu meselede aciz kalmasını da fırsat bilen kökten-batıcı aydınlarımız ihanetle eşdeğer bir dalalet içinde düzenli olarak gençlerimize suçluluk duygusu aşılamaya koyuldular. O kadar ki bugün konuyla doğrudan ilgilenerek inceleme yapmamış her genç sözde soykırım propagandalarını yutacak hale gelmiş oldu. Bir kısım ' Beyaz Türk' büyükleri uyarıyorlar: -Bugün yaşadığımız 'sözde soykırım' kâbusu ne ki? Düşünün; şimdi okullarda soykırım iddialarını okuyarak yetişecek nesiller yarın Batı'yı yönetmeye başladığı zaman, Türkiye'nin işleri ne kadar zorlaşacak.' Suret-i haktan görünerek bu uyarıyı yapanlara kendi marifetlerinden bir demek teselli sunmakta hiç zorlanmayız: -Merak etmeyin, sayenizde o dediğiniz günlerde batıyı yönetecek adamlarla Türkiye'yi yönetecek adamlar arasında bakış farkı kalmayacak, bizim çocuklarımız da soykırımı tanımaya hazır olacaklar.
Türkiye ' sözde soykırım' konusunda çaresizdir. Bu çaresizlik Türkiye'nin eksikliğinden değil, sözde müttefiklerinin namertliğinden kaynaklanmaktadır. Böyle durumlarda güçlü ve kararlı olmaktan başka yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Çünkü karşı tarafın konuyla ilgili gerçeğin ne olduğuna en küçük kaygısı, dolayısıyla doğruya yönlendirecek zerrece şüphesi yoktur. Türk karşıtlığı ve Hıristiyan taassubu yüzünden Batı bu meseledeki tavrı ile kendisini var eden ' merkez ilke'ye ihanet etmekte ve sonunu hazırlamaktadır. O ' merkez ilke' bizatihi şüpheciliktir. Bilimlerin ve bilimsel ahlakın temelini teşkil eden şüphecilik Hıristiyanları uyandırmasaydı şimdi Batı hala Ortaçağ ilkelliğini yaşıyor olacaktı. Kilise safsatacılığından başlamak suretiyle, ölümü göze alarak kesinleşmemiş her bilgiyi sorgulamak için dikilen kahramanları ile Batı, kendisine izafe edilen ama gerçekte temelleri başka kültürlerde atılmış olumlu değerlerin mıknatısı haline gelmişti. Şimdi ise, Ermeni soykırım iddiaları karşısındaki tutumu ile Batı kendi uygarlığının mayası olan şüpheciliği elinin tersiyle iterek aslında çağdaşlığı imha etmiştir. Hatta ' Ermeni soykırımı olmamıştır' demeyi yasaklama girişimi ile Firavun vahşetine göre dönerek insanlık haysiyetine kıymaya kalkışmaktadır. Cepten, uçkurdan veya gönülden bağımlı batıcı kadrolar kelamın ve mantığın canına okurken Türkiye'nin acizliğini dahi istismar edebilmektedirler. Batı dünyası, bu meselede at gözlüğü takmış bir Everest tepesi gibi önümüze dikilip dururken, iktisadi, askeri ve siyasi bakımdan ' karşılıklı bağımlılık' palavrası ile rehin alınmış bir Türkiye ne yapabilir ki? İsa Peygamber kalkıp ' Türklere haksızlık ediyorsunuz' dese bir şey değişmez. Onu inkar ederler de bize inanmazlar. Türkiye'nin herkese yarar sağlayabilecek ve her düşmanı ürkütecek kadar güçlü olmaktan başka çaresi yoktur.
|