Senin baban kim?
Bütün çocuklar anne babalarıyla övünür. Özellikle üç-altı yaş arası, özdeşim dönemidir. Kız çocuğun kadın olmayı anneden, erkek çocuğun erkek olmayı babadan öğrendiği dönem. Bu dönemde dünyanın en güzel kadını, en iyi yemek yapan kişisi, en tatlısı çocuğun annesi, en güçlüsü, en yakışıklısı babasıdır. Onun anne babası her şeyi bilir ve yapar. Sonra yavaş yavaş bu hayranlık azalmakla ve şekil değiştirmekle birlikte devam eder. Hele anne baba çocukla iyi bir ilişki kurmuşsa, onu anlamış, dinlemiş, sevmiş, destek olmuşsa, dünyadaki en önemli iki kişi olmaya devam ederler. Tüm bunların içinde, anne babaya önem kazandıran unvanların içinde onların çalıştıkları iş yoktur. Hangi işi yaptıklarından çok, kim oldukları önemlidir. Çünkü çocuklar bile öğrenirler ki, iş kimliği geçicidir, değişebilir, bitebilir. Ama kim oldukları, nasıl oldukları önemli ve kalıcıdır.
AİLENİZİ HER ŞEYE RAĞMEN SEVERSİNİZ Ergenlik döneminden sonra artık dünya gerçekleri karşımızdadır. Dürüst, çalışkan, akıllı olmak başka, ünlü, 'önemli bir iş sahibi', para kazanan olmak başka kavramlardır. Kimi zaman bir arada bulunsalar da, şart değildir. Size çok iyi maddi olanaklar sağlayan aileniz, büyüdüğünüzde edinmiş olduğunuz değer yargılarının hiçbirini taşımıyor olabilir. Hatta, aileniz değil de, yabancı olsalar görüşmeyeceğiniz kişiler bile, olabilirler. Her şeye rağmen onları seversiniz. Kızsanız da, övünmeseniz de seversiniz. Aynı şey onlar için de geçerlidir. Hayallerini gerçekleştirememiş, eğitimsiz, işsiz kalmış olabilirsiniz. Bazen kötü yollara bile sapabilirsiniz. Aileniz sizinle övünemez, ama sizi sevmeye devam eder. Kimsenin yadsıyamayacağı gerçekler vardır. Ailenizin maddi koşullarından çok sizi yetiştirme şekli, size katabildiği değerler, verebildiği terbiye önemlidir. Değer yargılarının bozulmadığı toplumlarda, diğer insanlar sizi değerlendirirken önce kendi kimliğinizle, başarınızla, olumlu kişilik özelliklerinizle değerlendirecektir. Ailenizin kim olduğunu öğrenme istekleri ise, sadece böyle bir evlat yetiştirmeyi başarmış insanları tanıma arzusundan kaynaklanacaktır. Varlık gösterip, kendinin olduğu kadar, ailesinin yaptıklarıyla da övünebilenlere saygı duyulur. Oysa, kendi hiçbir şey yapmayıp, varlık nedeni sadece ailesinin başarıları, parası, mevkii olanlara acınır. Gösterilen saygı sahtedir, aslında saygıdan çok korkudur. Zaten bireysel kimliğinizle değil de, ailenizin kimliğiyle kendinizi tanıtıyor olmanız büyümediğinizin, erişkin olamadığınızın hatta kimlik oluşturamadığınızın bir göstergesidir.
SEN BENİM KİMİN ÇOCUĞU OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN? Birçok değerle birlikte, maalesef bunlar da değişmeye başladı. Eskiden tanımak amaçlı sorulan ve daha çok yaşlılara kendinizi tanıtmak için söylenen "kimin çocuğu" olduğunuz nerelere geldi. Küçücük çocuklar babalarının yakışıklıklarıyla, akıllarıyla değil, paraları ve mevkileriyle övünür oldu. Yasal olmayan olaylara karışıldığında haykırılan "Sen benim kimin çocuğu olduğumu biliyor musun?" söylenmesi gerekli olan sözlerin yerini aldı. Bunun suçu çocukların değil aslında. Erişkinler örnek oluyor ve onlara bu yeni "değerleri" sunuyorlar. Birçok aile çocuğunu okula gönderirken, belirli meslek gruplarından ailelerin çocuklarının olduğu okulları beğenmiyorlar. Çocukları kapıcı çocuklarıyla okumasın istiyorlar. Ama silah kaçakçısı babanın çocuğuyla olmasında sakınca görmüyorlar. Oyun oynarken, arkadaşlık yaparken hangi özelliklere sahip arkadaşları yeğleyeceklerini değil, kimlerin çocuklarını yeğleyeceklerini tembihliyorlar. Erişkin olarak para ve mevkiinin her zaman değer, doğru ve yasal olmadığını unutuyor ya da bilmiyorken, onların yetiştirdiği çocuklardan bunları bilmelerini beklemek gerçekçi olmayacaktır. İşin ilginç yanı birçok aile çocuklarını çalışmanın, üretmenin, elde etmenin önemini bilmemesinden yakınıyor. Çocuklarının kendi başlarına bir şeyleri becerememesinden, yetersizliğinden, doyumsuzluğundan, birey olamamalarından huzursuzlar. Onların bir türlü mutlu olamamasına üzülüyorlar. Galiba, ailelere tümünü öğretmenin kendilerinin görevi olduğunu, öğretirken de örnek olunması gerektiğini bir kez daha anımsatmak gerekiyor. Ayrımcılıklardan yakınırken, ayrımcılığın en hasını yapan aydınları da atlamamalı tabii ki.... Babam, kardeşim ve ben hakkında çıkan bir yazıyı okuyarak beni arayan, ailemi de tanıyan, eski hocam ve daim dostum eski bir Çin sözünü tekrarlamıştı. O sözü hep birlikte tekrarlayalım isterseniz: "Babalarına şereflerini veren çocuklarıdır." Tekrarlayalım ve pankart açanlara, kendileri hiç olup, babalarıyla övünenlere soralım: "Siz babalarınıza ne verdiniz?"
|