| |
New York'ta bir Türk
Fransız gazetesi "Le Figaro" üç ay önce yayınladığı uzun bir yazıda onu "Unvansız diplomat" diye tanımlamıştı. Ve şöyle anlatmıştı: "Hem hiç ortalıkta görünmeyen, hem de her yerde olan biri o. Bir gün Avrupa Parlamentosu'nda gençlerle tartışıyor, ertesi gün İstanbul'da bir Avrupa milletvekilini ağırlayıp sabaha kadar gezdiriyor, sonra uyumadan uçağa atlayıp Paris'te konferansa yetişiyor. Bu çelik bakışlı adam, Türkiye'nin üyeliğinin AB'ye ne büyük katkılar sağlayacağını anlatmak için Avrupa'yı karış karış dolaşan yorulmaz bir vaiz, hatta bir misyoner." Kimden söz edildiğini herhalde ilk cümlede anladınız. Evet, o yorulmaz vaiz Kemal Derviş. Gerçekten de Derviş'in Türkiye'nin AB davasını savunmak için son bir yılda koştuğu maratonu izlerken bizim başımız döndü. Ve araya bir de uluslararası kuruluşlarda ve akademik çevrelerde olağanüstü yankı uyandıran bir kitap sıkıştırdı: "Daha İyi Bir Küreselleşme İçin: Meşruiyet, Yönetişim ve Reform." Derviş "Brookings Institution Press" tarafından yayınlanan 301 sayfalık kitabında, "Küreselleşmenin sosyal boyutu"na kafa yoran yığınla ünlüyü ("Tarihin Sonu" tezinin sahibi Francis Fukuyama'dan İtalya eski Başbakanı Giuliano Amato'ya kadar) heyecanlandıran bir öneride bulunuyor: BM'de ikinci Güvenlik Konseyi oluşturulsun. Mevcut Güvenlik Konseyi siyaset ve güvenlikle ilgileniyor, ikincisi ticaret ve çevre sorunlarında yetkili olsun. Yoksulluk, salgın hastalıklar, doğal felaketlerle bu şekilde etkin mücadele edilebilir.
Tek "kırık" notu var Derviş şimdi de -Türkiye'de nedense hak ettiği ilgiyi bulamayan- bu kitabıyla ilgili konferans ve panellerin birinden öbürüne gidiyor. Daha geçen hafta Paris'te Fransız Sosyalist Parti'nin ağır topları Pierre Moscovici ve Michel Rocard'ın öncülüğünde kurulan "Avrupa'da Sol" düşünce kulübündeydi. Ondan önce OECD'de. Ondan önce... BM'nin en önemli organlarından Kalkınma Programı'nın başkanlığına -Genel Sekreter Kofi Annan'ın teklifiyle- aday gösterilmesinde de bu rüzgar etkili oldu. Ve müthiş ikna gücüyle 5 rakibinden 4'ünü eleyip finale kaldı. Eledikleri yabana atılacak isimler değil: Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu eski Başkanı Fawaz El-Sultan (Kuveyt), Lordlar Kamarası Başkanı ve uluslararası kalkınmadan sorumlu eski Devlet Bakanı Barones Valerie Amos (İngiltere), G-8'lerin dış politika uzmanı Kaoru Ishikawa (Japonya), Sosyal Güvenlik eski Bakanı ve Dünya Bankası Başkanlık Kurulu Üyesi Ad Melkert (Hollanda). Geriye tek rakibi kaldı: Norveç Uluslararası Kalkınma Bakanı Hilde Frafijord Johnson. Onun da Derviş kadar bileği güçlü. Üstelik Norveç, OECD'nin dünyada yoksullukla mücadeleye en çok katkı yapan, yani en cömert üyesi. Gerçi Derviş "Bir hanıma karşı kaybetmekten üzüntü duymam" diyor ama, dışarıdan gelen mesajlar, onu da geçeceğini fısıldıyor. Başarırsa 1 Ekim'de yeni görevine başlayacak. AB ile müzakerelerin açılmasından sadece iki gün önce. Türkiye'nin ona en çok ihtiyaç duyacağı sırada. Giderse herhalde içinde tek "ukte" kalacak: CHP'de değişimi başaramaması. Hayır yönetimi değil; CHP'nin programını, politikalarını... Ve 4 bin uzmana, 3 milyar dolarlık bütçeye sahip kurumu yöneteceği New York'taki bürosunda, Sosyalist Enternasyonal'in bu en tutucu üyesi aklına geldikçe, içinde derin bir sızı hissedecek...
|