Gelecek Kaygısı
Fransızlar kendilerine sorulmadan AB ailesine birilerinin katılmasından şikayetçiler
Çok sık hatırlatılan bir tanıma göre; başlangıçta önde anne baba, yani Fransa ve Almanya arkada çocukların yani Lüksemburg, İtalya, Belçika ve Hollanda'nın oturduğu, Volswagen otomobillerin kaplumbağa modeline binip yola çıktıkları bir vasıtaydı Avrupa. 70'lerden itibaren bir taraftan otomobile yeni çocuklar alındı, bir taraftan arkadan geleceklerin kaydı yapıldı. İngiltere, Danimarka, İrlanda, 80'lerde güney ülkeleri Yunanistan, İspanya, Portekiz, 90'larda Avusturya, Finlandiya, İsveç katıldı. En nihayet Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra "Bizi de alın" diye başvurularını yapan ve mayıs 2004'te, 75 milyon nüfusa tekabül eden 10 ülke de otomobile binince 455 milyonluk bir aile oldular. Bulgaristan ve Romanya'nın da katılacağını, daha da önemlisi şimdilik ne kadar uzakta görülürse görülsün, hacmi yeni katılanların toplamının büyüklüğünde, 75 milyonluk bir ülkenin, Türkiye'nin de gireceğini duydular. Bunlar yetmiyormuş gibi başlangıcından bu yana anneyle babanın eşit ağırlıktaki oyları, Nice'de yapılan anlaşma gereği babanın lehine değişmiş ayrıca irili ufaklı, herkesin boyu kadar oy hakkı da tanınmıştı. Fransızlar kendilerine hiç sorulmadan habire yeni birilerinin masaya katılmasından son derece müştekiler. Ankara'nın müzakerelerinin de ekim 2005'te başlayacağını duyduklarından beri 10 ülke için yapamadıkları genişleme tartışmasını Türkiye üzerinden yapıyorlar.
BİZ NE OLACAĞIZ? Nitekim "Peki biz n'olacağız" diye Cumhurbaşkanı Chirac'a soru yönelten 83 gencin endişeleri arasında Türkiye'nin istikbaldeki üyeliği de önemini muhafaza ediyordu. Ama mart ayından bu yana endişeler daha çok genişlemiş Avrupa, oralara giden paralar, yardımlar, işsizlik, Çin ve tekstil sektörü, hangi iş ve sektörde serbest dolaşımın nasıl sağlanacağı, kararları kimin vereceği üzerineydi. 83 soru içinde bir tek gencin sorusunda Avrupa'ya olumlu bir bakış söz konusuydu. Bir kısmı anayasanın ne işe yarayacağını anlamadığı için, bir kısmı da anlayacak bir şey bulamadığı için "hayır" demeye hazırlanıyor. Cumhurbaşkanı Chirac'ın ise "gelecek" dendiğinde daha çok 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerini anladığı hissedilen yanıtlarında kendi geleceklerini arayan gençler ikna olmadılar. Cumhurbaşkanı gençleri, Amerika'nın yanında büyüyen yeni güçlerden, Çin ve Hindistan'dan bahsedip ancak büyük ve güçlü bir Avrupa'nın kendi değerlerini koruyabileceğini vurgulayarak yatıştırmayı denedi. Zaten baştan bu yana anketlere göre "evet" oyunu motive eden en önemli sebep de bu. Ama "hayır" demeye niyetli ve hükümetin icraatlarından şikayetçi, fazla liberal anlayışın egemen olduğuna inanan sol seçmende bu argüman hiç etkili olmadı. 14 temmuz 2004'te ilan edilen ve önceleri "evet"lerin önde olduğu referandum anketlerinde "hayır"lar marttan bu yana ağırlık kazandı, cumhurbaşkanının çıkışıyla 2 puan daha arttı. 29 mayısta yapılacak referandum için önümüzdeki 5 haftanın elbette hükmü var, yani "evet"lerin çoğunluyla sonuçlanması ihtimaldışı değil. Anayasa tartışmaları dahilinde bahsi geçen Türkler'e gelince; aslında eskiden beri bilinir ki Türkler Volswagen otomobile sıkışıp sığmak konusunda herkesten daha beceriklidirler. Ama onlar bugünlerde Avrupa ile pek ilgili değiller, daha ziyade Amerika'nın arkasından dedektiflik yapmakla meşguller. Üzerinde yediden yetmişe herkesin akıl yürüttüğü meşhur "domino teorisi" dahilinde, Amerika'nın Ortadoğu'daki aktivitelerini ve Kafkaslar'da madenleri ele geçirme planlarını, gizli ve açık niyetlerini aynı gün anlayıp, duyuruyorlar! Türkiye'de çoluk çocuğun bildiğinden burada stratejistler bile habersiz! Fransızlar farkında değil ama belki de Türkler otomobile binmekten kendileri vazgeçerler!
|