| |
|
|
Reis Çelik vuruldu ben de hastanelik oldum!..
Zor bir günün sonuydu. Her gün normal olarak 21.00 sularında ayrıldığımız gazeteden bu kez gece yarısında çıkabildik. Gediz'deki göçüğün kesin sonucu ancak belli olmuştu çünkü. Ne yazık ki korkulan olmuş, kurtarma ekiplerinin gayreti içeride kalan 17 maden işçisini kurtarmaya yetmemişti . Hüzün verici bu haberin son noktasını da koyup, yazı işlerimize ulaştırdıktan sonra ayrılabilmiştik Merkez'den.
Çok yaralı var Sonra eve gelip hışş diye attım kendimi kanepeye. O lahza telefon çalıyor. Arayan yardımcım Ramazan Kurnaz. -Abi yönetmen Reis Çelik silahlı saldırıya uğradı. 4-5 kişi daha yaralandı Beyoğlu'nda. İlkyardım'a kaldırıldı. Reis bin yıllık arkadaşım . Daha 3 gece önce görüşüp konuşmuşuz. Fırlayıp çıkıyor, hastaneye hemen ulaşıyorum. Ana baba günü ortalık. Kendi gözümle görmek istiyorum durumunu. Hah işte orada, tam da koridorun ortasından sedyeyle dış kapıya doğru getiriyorlar. Alman Hastanesi'ne nakledecekler. Yarası ciddiymiş ama sakin görünüyor. Bilinci açık, bakışları küskün.
Hayati tehlike Eğilip fısıldıyorum kulağına. - Geçmiş olsun kanka. İyi misin? O da fısıldıyor zorlukla - İyiyim Savaş, herhalde iyiyim.. Sonra ambulansa alıp, götürüyorlar onu. Diğer yaralıların da hayati tehlikesi yokmuş şükür ki.
Sultan Selim neden öldü? Oradan oraya seğirtirken bir bayan doktor geliyor yanıma. - Savaş bey ensenizdeki bu şişliğin durumu kötü görünüyor. Baktırdınız mı ona? - Baktırdım hocam. 2 gün sonra gerekeni yapacak doktorum. - Telaşlandırmak istemem ama bu gece müdahale edilse iyi olur. Şirpençe dedikleri türe benziyor - !!! - Hani Yavuz Sultan Selim'in vefatına neden olan şey.. Korkun diye değil, uyarmak için söylüyorum. Karizmaya halel gelmesin diye tınmaz taklidi yapıyorum ama içimden ayaklarıma doğru bir şeyler sızıyor sanki. Doktor hanım ısrarlı: - Şimdi cerrah arkadaşlarla konuşacağım, bir bakalım ona biz.
Beş dakika sonra Doğal olarak cerrah bulmak mümkün değil o anda. 5 kurşunlama ve diğer vakalara dağılmış hepsi. Diyorlar ki: - Yanlış anlamayın ama yakındaki bir başka yere göndersek sizi. Ya da 2-3 saat bekleyin, ameliyatlar bitince hemen baksın arkadaşlar. Teşekkür edip bir başka devlet hastanesine yollanıyorum. Adını vermeyeceğim o hastanenin. Neden böyle yaptığımı az sonra anlarsınız.
Yarım saat sonra Şu anda malum hastanenin acil cerrahi müdahale odasındayım. İçeride, tam ortadaki masada sağ kolunun bilek üstünde çok derin bir kesik olan genç yatıyor. Bakılır gibi değil görüntüsü. Kol koptu kopacak . Kavga etmişler, döner bıçağıyla dalmışlar buna. Genç doktorlar kolu kurtarabilmek için çabalıyor. Beni yan masaya yatırıyorlar. Şişi gören her doktor şaşırıp soruyor: - Nasıl dayandınız buna böyle. Çok acır çok da tehlikelidir bu! Sonra yüzüstü yatırıp lokal anestezi iğneleri vuruyorlar o koca apsenin çevresi ve içine. Her batırış sanki tenime çivi giriyormuş gibi acı veriyor.
Laf ziyanlığı Yandaki gencin koluyla cebelleşen genç hekimlerden biri yüzüm yatağa yaslı olduğu için görünmese de sesimi " benim sesime " benzetiyor. - Sesiniz Savaş Ay'ın sesine benziyor. Bir an o buraya geldi sandım. Biz onu sokmayız buralara. Doktorlar aleyhine çok yayınlar yaptı. Çektiğim acıyı, ah vahları duyunca şaka yapıyor sanıp o halimle bile oyuna katılıyorum: - Ben de sevmem o adamı hocam. - Sokmayın gerçekten de buralara. Sözlerini sürdürüyor ve anlıyorum ki şaka filan değil söyledikleri.. - O adamın yüzünden Çapa Acil'de Hepatit B hastasına eldivensiz ellerimle müdahale etmiştim. Hastaya aldırdığımız eldiveni pazarlarda satıyormuşuz sonradan meğer. O kadar canım yanıyor ki, dişlerimi sıkıp, ellerimle yatak kenarlarını preslemekten ter içinde ve felaket durumdayım. Yarım saate yakın sürüyor yapılan mini operasyon. Sanıyorum ki hayatımdan 1-2 yıl, vücut ağırlığından 3-4 kilo kaybettim..
Tam ohh diyecekken!.. Sonra pansuman faslı ve mutlu son. Artık kurtuldum o kötü yumrudan . Lakin ağrı dayanılmaz. Lokal uyuşma gücünü kaybettikçe tarifsiz acıyla yer değiştiriyor. Ayağa kalkınca tam da sandığı adam olduğumu görüyor o genç hekim. - A aaa! Gerçekten de oymuşsun sen!.. Son gayretle yine şakaya vuruyorum işi: - Bütün şikayetçi doktorların intikamını aldı arkadaşların. Canımı çok yaktılar bak hocam.. Hekim kardeşin şakayı filan taktığı yok. Bir çırpıda " Nerede ne zaman hangi yakın arkadaşı doktorla ilgili ne yazı yazmış, ne program yapmışım" sıralıyor. Doktordan çok intikam yemini etmiş militanın, eylem öncesi video kaseti doldurma mimiği yerleşiyor yüzüne. Boynumu kıpırdatacak, cevap verecek mecalim, gücüm yok. Sadece tek cümle kurabiliyorum: - Yeri mi sırası mı bunların sevgili kardeşim? Halimi görmüyor musun?..
Tövbe tövbeee!.. Onun ve diğer birkaç meslektaşının nefret dolu bakışları arasında dar atıyorum kendimi dışarı. Gecenin muhasebesini şu yazıyı yazarken yapabiliyorum ancak. Gidip onu bulsam; "Gel hele evlat. Şurada oturup uslu uslu konuşup tartışalım" mı deseeem, yoksa.. Tövbe tövbeee!.. Neyse..
|