Uyuyamıyoruz!
Özel bir sebebi yok. Çocukluğumdan, hatta bebekliğimden beri böyleyim. Annemin doğduğumdan beri benden en büyük şikayetidir 'uykusuzluk'... "Bu bebek iyi yiyor, fakat sabaha kadar uyumuyor"dan, "Çok çalışkan çocuk ama akşam yatmak, sabah kalkmak bilmiyor, okula gönderemiyoruz"a uzanan, yıllar boyu süren bir alışkanlık. Bedenim, bebekliğimden beri gece ikiden önce uykuya dalınmasını, sabah ondan önce kalkılmasını manasız buluyor! Zaten uykuya dalmamak için her türlü numarayı yapan, dayanıklı bir vücut, gevşeyemeyen kaslar, gergin bir sinir sistemi, yavaşlayamayan bir beyin var!
HAYAT TARZIM UYUTMUYOR Tatiller benim için her zaman daha iyi dönemlerdir. Yüzdüğüm, yürüdüğüm, fiziksel olarak yorulduğum ve ertesi güne yapılacak şeyleri düşünmediğim için yattıktan en geç bir saat sonra uykuya dalarım. Şaşırmayın, bu benim için müthiş bir skordur! Normal dönemlerde, yatağa yatıp, en az iki saat yapılacak işleri düşünen, hayal kuran, plan yapan, heyecanlanan, sinirlenen, uyumaya çalışan, uyuyamayınca kızan, tekrar birşeyler düşünen, en sonunda sızan bir beynim var! Aynı beyin, sabah erken uyandırıldığında, geceki enerji belirtilerinden hiçbirini göstermiyor! Adımı söyleyemeyecek durumlara sokuyor beni! On onbuçuğa kadar uykuda gezinen bir hal, hakim üstümde. Kahve mahve derken, öğlene doğru, insana yakışır hareketler yapmaya, manalı laflar etmeye başlıyorum! Ne yazık ki, hayat tarzım, düzenli bir uyku sistemi kurmaya müsait değil. Haftanın üç günü, akşama kadar ilham gelmesini bekleyip, sabah üçe dörde kadar yazıyorum. Maalesef diğer günlerde sabah dokuzbuçukta sette olmam gerekiyor. Yani zaten uykusuz bir bünyeye, "Haftada üç gün dörde kadar cin gibi ol, diğer günler geceyarısı rüya görmeye başla" dendiğinde, beklendiği gibi 'nanik' yapıyor! Bir gün tepem attı, eczaneye gidip, olabilecek en hafif uyku ilacını istedim. Elime bir hap verip, "İşe yaramazsa iki tane alın" dediler. Bir pazar gecesi bir tane atıp mışıl mışıl uyudum. Pazartesi günü yaptığımız çekimleri bir sis perdesinin arkasından, başka bir insan olarak seyrettim! Salı günü kendi yazdığım esprileri anlamıyordum! Çarşamba günü akşama doğru kendime gelir gibi oldum!
KASETLER DE YARAMADI Kimisi "Ben o ilaçtan iki tane atıyorum, sabaha kadar oturuyorum" diyor! Demek benden beterleri var! Ama uyku ilaçlarının bana göre olmadığını böylece anlamış oldum. Bunun üzerine, zarif eşim, özellikle Amerika'da bir furya olan, 'uyuma kasetlerinden' hediye etti bana! Önce sakin sesli bir adam, gevşemenin özel bir durum değil, vücudun normal hali olduğunu anlatıyor (pöh!). Sonra on defa nefes aldırıp, verdiriyor. Her nefes verişte güya gevşemek üzere... Ardından uzaklardan bir sitar sesi gelmeye başlarken, adam iyice ruhani hale gelmiş, tıslayan sesiyle, şöyle diyor: "Bir deniz kıyısındasınız, o sizin plajınız. Karşınızda okyanus. Issız bir ada burası. Hamaktasınız. Gevşeyin."(!) Gevşemek ne kelime. Beni alıyor mu bir düşünce! Bu ada nerede? Ben niye yalnız kaldım? Tuvalet var mı? Su işi ne olacak? Bir kayık yapıp kaçmalı... Üzerimde ne var? Akşamları soğuk olur mu? Hangi alçak beni buraya bıraktı? (Derken hamak sırtıma batmaya başlıyor!) Akşama bir yatak yapmak lazım. (Ortopedik yastığım yok, hamakta uyumaktan boyun ağrılarım başlarsa yandık!) Geceleri soğuk olur mu acaba? Uyuyabilirsen uyu! Sabaha kadar cebelleşiyorum!
TEORİM ARMAĞAN OLSUN Uykusuzluk, hepimizin derdi aslında. Bu kasetlerden etrafta o kadar çok var ki. Millet, hatta dünya insanları olarak gevşeyemiyoruz! Sebebi bana göre çok basit. Yine içgüdülerle açıklamakta fayda var. Nasıl ki çok yemek yiyen, bu sayede hayatta kalmış oburların torunlarıysak, gece gözüne uyku girmemiş, bu sayede tehlikeler ve vahşi hayvanlardan korunmuş olan uykusuzların devamıyız biz bence! "Başımla yastık arasında on santim varken" dalarım diyenler, mamutların zamanında horul horul uyurken, uçan dinazorlara falan yem olmuşlar. "Dönüp durdum sabaha kadar"cılarsa en küçük 'çıt'ta yerlerinden zıpladıkları için nesilleri devam ettirebilmişler! Şimdi atalarımız yüzünden sürünüp, kendimizi kasetlere, ilaçlara, koyun saymaya, şuna buna veriyoruz o ayrı. Bu teorim de bilim dünyasına bir armağanım olsun!
|