| |
|
|
Bektaş Efendi ile güzel günler..
Biz Gelişim Spor'u çıkarıyorduk o zaman.. Çekinmeden söylerim.. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en güzel spor dergisi.. Nasıl keyifle çalışırdık, Atilla (Gökçe), Ergun (Hiçyılmaz) ve ben, pırıl pırıl genç bir ekiple.. Ne müthiş gazeteciler çıktı aralarından.. "Bir gün elim değse de, Gelişim Spor günlerini yazsam" derim hep.. Levent'teki binamıza sık sık sporcular gelirdi, ziyarete.. Laflamaya.. En sık uğrayanlar Rıdvan ile Rıza idi.. Çok iyi dosttular. Uzun süre ayni evi paylaşmışlar.. Rıdvan'ın ağzından bal damlardı.. Ne maç anıları anlatır, servisi neşeye boğardı. Rıza daha sessizdi.. Biri Beşiktaş'ta, biri Fener'de, yani iki büyük rakipte oynarlardı ama nasıl arkadaştılar.. "Merak etme Hıncal ağbi" derdi, Rado.. "Seneye ikimiz birlikte Galatasaray'a geliriz. Hem sorun çözülür, hem senin de gönlün olur.." O zaman Ertekin daha Ortaköy'deki dükkânı açmamış. Pazar sabahları için adresimiz yok.. Her pazar buluşup, kahvaltı edecek yer arıyoruz.. Bir sabah Küçük Bebek'te tam meydana bakan bir kafe var, oraya oturmaya karar verdik. Açık havada masalar.. Etraftan Bebek'in dillere destan güzel kızları geçiyor.. Bize ne deniz manzarasından.. Oturduk.. Etrafı kollayarak atıştırıyoruz.. Aaa.. Rıza.. Koştu geldi.. Yanında orta yaşlı bir adam var.. "Babam, Hıncal Ağabey" diye tanıttı. Meğer babasının evi hemen yanda imiş.. Bektaş Efendi ile tanışmamız işte böyle.. Anlattı ki, yıllardan beri orada hayli sosyetik bir apartmanda kapıcılık yapıyor.. Nasıl tatlı anlatıyor.. Suskun oğlunun aksine konuşkan.. Anılar tonla.. Ertekin ki, olduğu yerde başkasına konuşma hakkı tanımaz.. Dinlemekle kalmıyor, tahrik ediyor, anlatmaya devam etsin diye Bektaş Efendi'yi.. Ondan sonra her pazar, hem de randevulaşarak o kafeye gittik kahvaltıya.. Bektaş Efendi'nin sohbeti için.. Bu arada neler neler öğrendik.. Bektaş Efendi müthiş bir Galatasaraylı.. Apartmanda şimdi adını unuttum, zamanın en önemli Galatasaraylılar'ından biri yaşıyor. Bektaş Efendi'ye kombine bilet almış. Her Galatasaray maçına gidiyor Bektaş Efendi.. Peki bu kadar derin Galatasaraylı babanın oğlu niye Beşiktaş'a gidiyor?.. Çünkü Bektaş Efendi, fanatik değil.. Akıllı.. Bir defa Beşiktaş yakın.. Florya üç günlük yol. İkincisi.. O Galatasaray'ın önemli adamı da dahil, sorduğu herkes demiş ki ona "En iyi altyapı Beşiktaş'ta.. Gençleri en iyi yetiştiren onlar.. Sen şimdi oraya ver. Büyüyünce kendi takımını seçer.." Rıza büyümüş.. Beşiktaş'la büyümüş.. Kalmış.. Beşiktaş'ın Atom Karıncası, kaptanı olunca, Bektaş Efendi oğlunu Galatasaraylı yapmak bir yana, Rıza'ya zararı olur diye kendi Galatasaraylılığını saklar olmuş.. Kaç hafta, kimbilir kaç hafta o Bebek Kafesinde Bektaş Efendi ile ayni masada olmanın, onun doyulmaz sohbetine katılmanın keyfini yaşadık Ertekin ile.. Ortaköy'de Ertekin'in Şapkası açılınca da, yolumuz bir daha Bebek'e düşmedi. Bektaş Efendi'yi tatsız bir pankartla gündeme gelince tatlı tatlı hatırladım. O aptalca pankartı açan gençler, ellerine bir buket çiçek alıp, Bektaş Efendi'ye gitseler, özür dileseler ne güzel olurdu.. Türkiyemizi kinler nefretler yaratan ve onları kaşıyanlar ülkesi olmaktan çıkarıp, özür dilemeyi, affetmeyi bilenlerin, hoşgörülü insanların yaşadığı dünya güzeli topraklar haline getirebilsek.. Ah.. Bunu bir başarabilsek.. Yanaklarından öperim eski dost Bektaş Efendi.. Yanaklarından öperim.. Bir pazar bizim eski kafeye düşeceğim mutlak Ertekin'le.. Eski günleri yad etmek için..
|