Erdoğan: Diyarbakır'dan başka il yok mu?
AKP Grup toplantısı çıkışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tokalaşıp bizi yanına doğru çekiyor. Daha biz başlamadan, atik davranıp soruyu yöneltiyor: "Nasıl gidiyor?.." Yanıtımızı vermeden Başbakan'ın önünü de yaşlı bir kadın kesiyor, oğluna iş istiyor. Yaşlı kadın ısrarını sürdürürken, bu kez yaşlı bir adam yandan mektup uzatıyor. Grup Başkanvekili Salih Kapusuz mektubu almasına rağmen, oğlunun işe yerleştirilmesi için Erdoğan'a yalvarışını sürdürüyor. İş talep edenlerden kurtulduktan sonra Başbakan sohbetimize devam ediyor. "Evet nasıl gidiyor?.." Yanıtımız net oluyor: "Biz çok iyi gidiyoruz, siz nasıl gidiyorsunuz?.."
Derya içindeki balık
Gülmeye başlıyor, "Biz deryanın içindeyiz, siz dışardan nasıl görüyorsunuz?" deyip divan şairi Nabi'nin dizelerini okuyor: "Cihan-ara cihan içindedir, arayı bilmezler Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler" (Dünya süsü, dünya içindedir, süsü bilmezler. O balıklar ki denizde yaşayıp denizi bilmezler...) Şiiri bitirdiğinde, "bizim bilmediğimiz bir konu var" deyip ekliyoruz: "(AB bizi parçalamak istiyor) dediniz. Bilmediğimiz bir gelişme mi var?" Erdoğan'ın yanıtı şöyle oluyor: "O sözümün önünün ve arkasının çok iyi okunması lazım. Bizim için aslolan AB'nin yetkili organlarıdır, temaslarımızı onlarla yürütürüz, yürütüyoruz da. Orada sıkıntı yok. Ancak AB içindeki bazı çevrelerin olumsuz davranışlarını da hepimiz biliyoruz. Türkiye'ye geliyorlar, Ankara-Diyarbakırİstanbul arasında gezip gidiyorlar. Hepsi de Diyarbakır'a gidiyor. Türkiye'nin Diyarbakır'dan başka ili yok mu? Niyet belli değil mi?" Sözlerinin yanlış algılamalara neden olduğunu belirttiğimizde CHP'ye çatıyor: "AB hedefimizden bir tek adım atmış değiliz. 3 Ekim'e odaklı bir çalışma içindeyiz. AB müktesebatı içinde ne yapılması gerekiyorsa yapılıyor. Ancak ana muhalefet partisi, sanki AB kendisinin de hedefi değilmiş gibi farklı bir tavır sergiliyorlar. Bizim 'AB ile Türkiye'nin arasını koparmak istediğimiz' gibi anlamsız sözler söylüyorlar. Oysa AB hedefi madem hepimizin hedefi o zaman bu tür ayrıcalık yaratmayı hedefleyen sözler söylememeleri lazım."
"Ben milliyetçiyim..."
Sözlerinin "parti politikasını milliyetçi yola çevirme çabası" olarak yorumlandığını belirttiğimizde de şu yanıtı veriyor: "Ben milliyetçiyim. Ama benim milliyetçiliğimin kırmızı çizgilerini de açıkladım; etnik, bölgesel ve dinsel milliyetçiliğe dayalı bir politikanın içinde hiçbir zaman, kesinlikle olmayacağız. Bunlar bizim üç kırmızı çizgimizdir ve taviz vermeyiz..." Bu sırada Ardahan Milletvekili Kenan Altun araya giriyor: "Uzun süredir valimiz yok" diyor. Erdoğan, valiler kararnamesinin hazırlandığını, Ardahan valiliğine de bu kapsamda atama yapılacağını belirtiyor. Sohbetimiz de bu noktada sona eriyor.
Gül: Zikzak yok
Şeref giriş kapısının önünde bu kez Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile sohbet ediyoruz. Bir gazeteci arkadaşımız, TBMM Başkanı Bülent Arınç ile Ege'deki "Casus belli (Savaş sebebi)" konusunda farklı düştüklerini, sonradan tavır değiştirdiğini söylüyor. "Bunun zikzak olup olmadığı" sorusuna Gül şu yanıtı veriyor: "Casus Belli olayında zikzak yapmam söz konusu değil. Hem sözlü, hem de Kardak olayında aynı gün yazılı olarak tavrımızı koyduk. Şimdi ben bir yolda sizinle yürüyorum, önümde de bir çukur var. Bu çukura düşse de fotoğrafını çeksek diyebilirsiniz veya uyarıp yanından geçmemizi sağlarsınız. Bunun adı zikzak kabul edilebilir mi? Sadece önümüze çıkan çukurun etrafından dolanmaktır." Soru üzerine önceki günkü MGK'da konuyu ele aldıklarını da açıklıyor, detay vermiyor. "MGK'da milliyetçiliğin geliştiği, önlemler alınması gerektiğine ilişkin önerinizin olduğu konuşuluyor" dediğimizde şunları söylüyor: "MGK gizli konuşmaların yapıldığı bir yer. Benim orada söylediğim ileri sürülen ama bana ait olmayan sözler, hem de tırnak içinde nasıl yazılıyor? Şunu açıkça söylüyorum, ben milliyetçiyim. Ancak ben yabancının karşısında milliyetçiyim kelimesini İngilizce söylediğimde bu farklı bir anlama geliyor. Irkçı olarak algılanıyor. Ben de bu söylemleri söylerken vatanperver, yurtsever (patriot) gibi cümleler kullanıyorum. Şunu bir daha söylüyorum, ben vatansever anlamında milliyetçiyim, vatanperverim, dini bütünüm." Yazar Ali Bulaç'ın AKP'nin son dönemde milliyetçiliğe doğru politikasını kaydırdığını söylediğini hatırlattığımızda ise şu yanıtı veriyor: "Okudum o demecini. Ali Bulaç bizden uzaklaşınca bizi anlamakta zorlanıyor herhalde..."
|