Kardak, Ankara ve Atina
Türk-Yunan ilişkilerinde Kardak gündemin bir yerinde hep var
Kardak, bundan 9 sene önce hayatımıza giren bir kelime olsa da az kalsın iki ülkeyi savaşın eşiğine getiriyordu. Evet, 9 sene önce Ege'nin ortasındaki bu küçük kayalıklar neredeyse hepimizi evinden yurdundan edecek analar çocuklarına ağıt yakacak Türkiye de Yunanistan da sırf bu kayalıkları sahiplenmek için belki de 50 yıl geri gidecekti. Aradan 9 sene geçmesine rağmen her iki ülkenin acizliği sayesinde neredeyse bir barut fıçısına dönüşen bu masum ve kurak adacıkların kimlikleri belirlenemedi. Belirlense ne olacak diyeceksiniz haklı olarak. Ama gel gelelim belirlenmediği sürece önceki günkü gibi bu kayalıkların etrafında avlanmak için Türk ya da Yunan balıkçıları gidecek hemen ardından Türk ve Yunan sahil koruma botları burun buruna gelecek ve birbirlerine "Burası Türk -ya da Yunan- kara suları çek git!" diye bağıracak; üstelik her iki ülkenin "hızır" TV kameraları botların etrafını çevirerek yüksek diploması yapacaklar. 9 sene önce Kardak ihtilafı sona erdikten sonra Brüksel'e giderken uçakta okuduğum bir İngiliz gazetesinde, bizim manşetlere taşıdığımız Kardak kriziyle ilgili yayınlanan bir paragraflık kısacık haberin sonunda "Türkiye ve Yunanistan ciddi ülke olsalardı ya savaşırlardı ya da böyle bir kriz yaratmazlardı" diye de dalga geçiliyordu.. Aradan 9 yıl geçti ve Kardak az kalsın iki ülkeyi yeniden büyük bir krizin eşiğine getiriyordu..
KRİZ YATIŞTIRILDI Çünkü, Türk ve Yunan botları Kardak etrafında dolaştığı saatlerde Yunan Dışişleri Bakanı Petros Molivyatis Ankara'daydı. Molivyatis, Türk meslektaşı Abdullah Gül'ün nazik davetini kabul etmiş Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları Türk-Yunan anlaşmazlıklarını gidermek için, 6 yıl önceki korkunç d e p r e m l e r d e n sonra açılan yolda ilerliyordu. Ankara görüşmeleri tamamlanana kadar "çıktı çıkacak" diye beklediğimiz kriz, nitekim Molivyatis'in Ankara'dan ayrıldığı gün yatıştırılıverdi. Atina'ya dönen Molivyatis, Yunan basının saldırısına uğradı "Vay efendim, Türkler Kardak'ta gerginlik yaratırken niçin Ankara'yı terk edip Atina'ya dönmedi" diye... Molivyatis Ankara görüşmelerinden memnun olduğunu açıklaya dursun Kardak kayalıkları ile ilgili hiçbir değişiklik olmadı. Yani yarın öbür gün yine, Kardak krizleriyle karşı karşıya kalmaya mahkum edildik. Sırada şimdi bir de Gümülcine var. Bu kez Abdullah Gül, Karadeniz Ülkeleri İşbirliği Konferansı'na katılmak için 22 Nisan'da Batı Trakya'da Türk azınlığın yerleşim merkezi olan Gümülcine'ye gelecek. Oradaki azınlık üyeleriyle görüşmeler yapacak ortalık yine alevlenecek. Çünkü Kardak misali saplantılar azınlık konularında da hakim... Yunanistan'a göre Batı Trakya'da "Türk" değil "Müslüman" azınlık yaşıyor. Kıbrıs'ın kuzeyinde bugün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri de Türk-Yunan ilişkilerinin bir uzantısı olarak çeşitli yorumlar yapılacak. Bilirkişi ve uzmanlar ahkam kesecek. Adı "uzlaşmaz" çıkan Rauf Denktaş'ın bu kez başkanlıktan çekilmesi ve Rum tarafında uzlaşmaz tavırlarıyla ün salan Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos için Yunanistan'da "Türk Denktaş gitti; Rum Denktaş geldi" deniyor. Efes'in Panathinaikos ile yaptığı üç maçın ikisinde çıkan olaylar da Türk-Yunan ilişkilerinin başka bir "çocukluğunu" ortaya çıkardı. Atina'da Yunan; İstanbul'da Türk bayrakları dalgalandı. Marşlar çalındı, Panathinaikos oyuncularına İstanbul'un fethi, Efes oyuncularına da Yunanlıların Osmanlı'dan kurtuluşu anımsatıldı. Bu "kahramanlıkları" gösterenlerden biri AB üyesi, diğeri AB üye adayı...
|