Bir şeyi ilk kez görünce siz ne yaparsınız?
Okul arkadaşlarım 'Bu öğr etmen gavur' dediler. Ne demek gavur? Kötü insan! Sarışın ve mavi gözlü Tony öğretmenle tanıştığım gün büyük şok yaşadım. Herkesin gavur dediği bu öğretmeni çok sevmiştim. Hem de çook! Bizim eve bitişik oturuyordu. Pencerenin kenarında oturuyor hep gökyüzünü seyrediyordu. Bana okulda öğrenemediğim şeyleri anlattı. Hayatı! Bana okumayı öğretti. Bir gün... Bana sarıldı, 'Allahaısmarladık' dedi. Kaçıp gittiğini öğrenince şok oldum. Herkes "Gavur öğretmen gitti" diye sevinirken ben inanılmaz üzgündüm. Annem teselli etmişti 'O bir Türk ama Yahudi. Unutma ki o bir insan. Sen her zaman insanları sev...' Sonra öğretmenlerle hep başım belada oldu. İlkokul dördüncü sınıftayım. Yaz tatilinde çok kitap okuduğuma inandıramadığım için Ali öğretmenden dayak yedim. Sonra gerçekten o kitapları okuduğumu öğrenince şaşırdı. "Aferin" bile demedi. Birkaç yıl sonra sınıfın en hızlı okuyan öğrencisi olduğumu yine dayakla öğrendim. Bu kez şanslıydım. Öğretmenim sınıfın değil okulun en hızlı okuyan öğrencisi olduğum zaman benimle gururlandığını söyledi. Boynuma sarıldı. Ama ben o öğretmenimden daha çok nefret ettim.
ANNEMİN SİHİRBAZLIĞI Sahi gerçeği öğrenmek bu kadar zor muydu? İlk iki tekerlekli motosikletin şehre geldiğini öğrenince o kadar yolu yalınayak koşarak gittim. Hiç şaşırmadım. İlk kez treni gördüğümde, televizyon seyrettiğimde de... Çünkü bunların ne olduğunu biliyordum. Okumuştum. Beni şaşırtmayan şeyler başkalarını niye şaşırtıyordu? Yani beni şaşırtan başkasının şaşkınlığı oldu hep! Evimize ilk kez elektrik gelmişti. O gün bunu kutlamaya hazırlanırken annemin çok sevdiği bir arkadaşı, köyden çıkıp geldi. Sağır ve dilsizdi. Akşam olurken anneme 'Hadi lambayı hazırla' diyordu. Çünkü annem her akşam, 5 numaralı lambanın içine önce gaz yağını koyar, fitili makasla keser, fanusunu ise ağzına götürüp "hoh" diyerek silerdi. Kadıncağız anneme 'hadi' dediğinde, karşısına geçti, evin t avanından sarkan 30 vatlık ampulü gösterip işaretle 'Ben sihirbazım' diyordu; 'Elimi birbirine vuracağım, her taraf gündüz gibi olacak; bir kere daha vurunca karanlık olacak.' Sağır ve dilsiz kadın gülüyor, anneme 'Sen deli misin?' diyordu. Annem ellerini birbirine vurdu. Ben de sırtımı duvara dayadım, elektrik düğmesini çevirdim. Oda inanılmaz aydınlık! Kadının gözleri büyüdü. Bu kez annem ellerini çırptı... Düğmeyi kapattım, etraf karanlık... Kadın, çığlıklar atarak kendini yere atıyor, şaşkınlığını anlatamamanın, anlatılanları anlamamamın şokunda. Köyüne gitti ve bir daha bize misafirliğe gelmedi. Bu şokun benzerini yıllar sonra yaşadım. İlk kez uçağa bindim. Uçak burnunu kaldırıp gökyüzüne doğru süzülürken içim ürperdi. Yanımdakilere 'Uçaktan çok korkuyorum' dedim. Arkadaşım sırtımdaki paraşütü gösterip 'Uçaktan korkuyorsan aç kapıyı in' dedi! Kapıya baktım zaten açık. Daha kötüsü şu... Elinde bir İngiliz anahtarı olan görevli gevşek vidaları sıkıyor. İkinci Dünya Savaşı'- ndan kalmış,C 47 uçağının kapısının önüne gittim. Atlamam için önce kırmızı sonra yeşil ışık yandı. Göremedim. Sonra uzun uzun zil çaldı, duyamadım. Sonrası ise... Havada uçarken inanılmaz bir zevk. Bir anda gökyüzündeydim. Kanadı kırık kartal gibi dolaşıyorum. Yere inmiyorum, olduğum yerde dönüyorum. Daha ilk atlayışımda milyonda bir rastlanan hava boşluğuna yakalanmıştım. Nasıl mı aşağı indim? O da başka bir hikaye!... MESAJ; Efendim, okumayanlara hatırlatayım. Geçen hafta lisede matematik dersinde başıma gelenleri yazdım ya. Hani Molla öğretmenimin, sınıfın duvarına "Bu sınıfın en aptal öğrencisi Kazım Kanat'tır" diye yazdığını... 'Sınıfı geç, bu yazıyı dilimle yalarım' dedi ya. O zaferi çok çalışarak kazanan ben, hocama 'Dilini değdir' dedim ya... Benim bu yazıma iki tepki geldi. 1. Molla Hoca'ya diliyle yalatmadın, hata yaptın. 2. Karnesinde kırıklar olan oğluma ceza verecektim, yazını okudum vazgeçtim. Oğluma o yazıyı okuttum. O da o yazıyı odasına astı. Mesaj şu... Demek ki aptal öğrenci yok, çalışmayan öğrenci var. Ruslar'ın, 'Çirkin kadın yok, az votka var' demesi gibi oldu ama... Olsuun!...
|